"İtirazın iptali davaları"na, tasarrufun iptali davalarında "bekletici mesele" olarak kabul edilmesi gerektiğinden, bu iki davanın birleştirilerek birlikte görülemeyeceği–
Davacının elinde, toplam 35.000.-YTL ödeme yaptığını gösteren, imzaları inkar edilmemiş iki ayrı belge bulunmakta ve davacı davadaki alacak iddiasını bu belgelere dayandırmakta olup, davacının kendisine toplam 20.000.-YTL ödediğini (toplam ödemenin 35.000.-YTL değil, 20.000.-YTL olduğunu) savunduğuna göre, bu savunmasını ispat etmekle yükümlü olduğu- İspat yükünün tersine çevrilmesi suretiyle, ispat yükü kendisine ait olmayan davacı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve bu hatırlatma üzerine, yemin teklifine ilişkin ara kararından dönülmesini de talep eden davacı tarafın, mecbur kaldığı için yemin teklifinde bulunmasından sonra, davalının eda ettiği yemin, usul hukuku anlamında "icapsız yemin" niteliğinde olduğu ve böylesi bir yeminin delil değeri taşımayacağı-
Sözleşmede müddeabihin tama­mına yakın kararlaştırılan ücretin iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmayacağı-
Avukatın takip etiği işlerde yapmış olabileceği masraf tutarı araştırılarak, avukatın banka hesabına gönderilen paranın, ücret veya masraf ya da kısmen ücret veya masraf olup olmadığının tespit edilmesi gerekeceği-
Kısa kararın verildiği tutanağın düzenleyicisi ile gerekçeli kararın yazıcısının farklı olması, her iki işlemin o işlemi yapanlarca imzalanmış olması karşısında kararın güvenilirliğine de herhangi bir eksiklik getirmeyecektir. Somut olayda; kısa kararın verildiği duruşmaya katılan zabıt kâtibi ile gerekçeli kararı yazan zabıt kâtibi aynı değildir. Ne var ki, her birinin yapmış olduğu işlemde, yani tutukları tutanak ve yazdıkları kararda ad, soyad ve sicil numaraları ve altında imzaları bulunmaktadır. Kısa karar tutanağını düzenleyen kâtibin gerekçeli kararı da yazması gerektiği yönünde bir usul hükmü ve yasal düzenleme bulunmadığı gibi, 1086 sayılı HUMK’ nun 381/2. 388/1 ve 390. maddeleri hükümlerine aykırılıktan söz edilemeyeceği-
Borçlu (ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün; İİK m.62) süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmemiş veya süresi geçtikten sonra itiraz etmiş ve bu nedenle ilamsız icra takibi kesinleşmiş ise, alacaklının “itirazın iptali davası” açmasında hukuki yararı bulunmadığından, bu davayı açmasının mümkün olmayacağı-
Çek karnesi veren davalı bankanın, her bir çek yaprağı nedeni ile 3167 sayılı Kanun uyarınca sorumluluğu bulunduğu-
İtirazın iptali davasında bir yıllık hak düşümü süresi, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edilmesinden itibaren başlar. Borçlunun itirazı alacaklıya tebliğ edilmedikçe, itirazın iptali için öngörülen süre işlemeye başlamaz. Mahkemece bu yönler gözetilerek işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın süreden reddinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Bir kısım davalılarla yapılan avukatlık ücret sözleşmesinde ücretin, iş konusu parsellerin rayiç bedeline göre belirlenmiş olması, “hasılı davaya iştirak” niteliği taşıdığı ve sözleşmede başarıya göre değişen bir oran da belirlenmediği için avukatlık sözleşmesinin geçersiz olacağı-