Dava konusu uyuşmazlık Banka Kredi Kartı Sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, kefil; kefelet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumludur. 07-07-2009 Tarih ve 27281 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe giren 5915 sayılı ‘Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nda Değişiklik Yapılması hakkındaki Kanunun 2. maddesi uyarınca; 5464 sayılı Yasaya eklenen geçici 5. madde hükmüyle banka kredi kartıyla borcu olanlara, borcun yeniden yapılandırılması ve takside bağlanması sureti ile tasfiyesi konusunda birtakım olanaklar sağlanmıştır. Bu durumda mahkemenin, davalı kefile anılan Yasa hükmünden yararlanmak üzere süresinde başvuruda bulunup bulunmadığı, başvuruda bulunmuş ise geçici 5. maddede öngörülen koşulları yerine getirip getirmediği hususunda araştırma, inceleme ve değerlendirme yaparak, varılacak sonuca göre hüküm kurması gerekeceği-
Banka tarafından sunulan sözleşmelerde "garanti sözleşmesi" başlığı yer almakta ise de, davalının sorumluluğunun kefalet hükümlerine göre belirlenmesi gerekeceği-  Sözleşmelerde davalının imzasının bulunması ve imzanın inkar edilmemiş olması karşısında, limit artırımına ilişkin son sözleşmedeki kefalet limiti esas alınarak konusunda uzman bilirkişiye inceleme yaptırılıp davalı kefilin sorumlu olacağı borç miktarının belirlenmesi gerektiği-
Zamanaşımına uğramış çekten dolayı, “sırf ciro ilişkisine dayanılarak, ciranta aleyhine takipte bulunulamayacağı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İş bedelinin götürü olarak kararlaştırıldığı durumlarda, gerçekleştirilen işin tüm işe göre oranı belirlenmeli ve bu oran götürü bedele uygulanmak suretiyle iş bedeli hesaplanmalıdır. Açık ayıpların eserin tesliminden sonra işlerin mutat cereyanına göre derhal yükleniciye ihbarı zorunlu olduğu, aksi takdirde, işin zımnen kabul edilmiş sayılacağı-
İİK.67/2 maddesi hükmü uyarınca itirazın iptali davalarında alacağın belli ve bilinebilir olması durumunda istek halinde yerleşmiş Yargıtay kararları doğrultusunda icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekmekte ise de, icra takibine konu alacağın haksız fiilden kaynaklanması ve alacağın gerçek miktarının ancak mahkeme hükmü ile belirleneceği, likit olmadığı dikkate alındığında; davacı tarafın icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, davacı yararına inkâr tazminatına hükmedilmesi ve hükmedilen tazminatın miktarının da gösterilmeyerek infazda kuşku yaratacak biçimde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
Davacı, BK. nun 83. maddesi gereğince kendisine tanınan seçimlik hakkını Türk parası yönünde kullanmış olup, bu seçimlik hakkından dönerek “yabancı para” adı altında talepte bulunamayacağı-
Bir davada görev ve yetki hususu uyuşmazlık konusu olduğunda, öncelikle görev konusunun incelenmesi gerekeceği, bu konuda karar alınırken ayrıca yetki itirazını da karşılayacak şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Davalı tarafından zamanaşımı def’inde bulunulmasına rağmen, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
Davalı, borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotek veren durumunda olup, TMK. nun 887. maddesi uyarınca kendisine ihtarat yapılmadan aleyhine ipotekli takibe girişilemeyeceği-