Dava, fuzulen ödenen ölüm aylıklarının ferileriyle birlikte tahsili için girişilen icra takibine, borçlunun vaki itirazının iptali ile icra takibinin devamına ve borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkin olup, takip konusu alacağın likit durumda olması karşısında, borçlunun, asıl alacak üzerinden hesaplanacak %40 icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde tazminata yönelik istemin reddine karar verilmiş olmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacı, dava dilekçesinde itirazın iptalini istemiş ve ancak daha sonraki ıslah dilekçesi ile “davanın alacak davası olarak görülmesini” istemiştir. Davacı ıslah dilekçesindeki talebi ile bağlı olup, bu nedenle davanın alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılması zorunludur. Mahkemece davaya “alacak davası” olarak bakılarak, hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, itirazın iptali olarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan, kararın bozulması gerekir-
Mahkemece, olay tarihinde poliçenin geçerli olduğu, iptal edilmesini gerektirecek delillerin dosyaya sunulmadığı ve işin ticari nitelikte bulunduğu benimsenerek “davanın kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Davacı tarafından kasko sigortası yapılmış aracın davalıya ait rögar kapağına çarpmasıyla oluşan hasar bedelinin sigortalıya ödenmesi sonucu, bu bedelin davalıdan rücuen tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın kaldırılması davasında, mahkemenin davayı kabulünde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava, TTK’ nun 644. (şimdi; TTK.'nun 732.) maddesi hükmüne dayanmakta olup ispat külfetinin davalıda olduğu-
Dava, ilgili banka şubesinin protokole aykırı davranışından doğan zararın tazminine ilişkin olup, HUMK. nun 17. (HMK.’nun 14.) maddesi uyarınca tüzel kişinin şubesinin işlemlerinden dolayı, o şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu, taraflar arasındaki protokole göre farklı yer mahkemelerinin ve icra dairelerinin yetkisinin kabul edilmiş olmasının, kanunen yetkili mahkemenin yetkisini kaldırmayacağı- NOT: Yeni HMK. 17. Uyarınca; “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”
Yetkisiz bir kimsenin yapmış olduğu sözleşmeye temsil olunanın onay vermesi durumunda o sözleşmenin, temsil olunanı bağlayıcı olacağı ve sözleşmeden doğan hak ve borçların temsil olunana intikâl edeceği, yetkisiz temsilcinin yaptığı işleme ya da sözleşmeye temsil olunan tarafından verilen onayın, biçime bağlı olmayan, yönetilmesi gerekli tek yanlı bir irade bildirimi olup, açık olabileceği gibi örtülü de olabileceği, davalının sözleşmeyi imzalamadığı halde yetkisiz bir kimse tarafından imzalanmış olsa dahi o sözleşmeyi kullanarak bir hukuksal işlem yapmış ise yetkisiz temsile onay vermiş sayılacağı ve sözleşmenin kendisini bağlayıcı olacağı-
Taraflar arasındaki kat karşılığı ek inşaat sözleşmesinin dördüncü maddesinde belirtilen cezai şartın BK’nın 158/II. maddesinde (şimdi; TBK. mad. 179/2) düzenlenen ifaya ekli ceza niteliğinde olduğu, sözleşmede belirtilen bloktaki 10 adet dairenin tamamlanıp, davacı arsa sahibi kooperatife teslim edilmediği, BK’nın 106. maddesindeki (şimdi; TBK. mad. 123-124) düzenleme dikkate alındığında, teslim söz konusu olmadığından cezai şart yönünden zamanaşımının henüz başlamadığı, sözleşmede kararlaştırılan üç aylık cezayı davacının sözleşmedeki cezalı sürenin sonunda isteyebileceği, ancak bu hakkını o tarihte kullanmak zorunda olmadığı, davacı ifayı isteme iradesini sürdürdüğüne ve teslim söz konusu olmadığına göre zamanaşımının dolduğundan söz edilemeyeceği-
Banka kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan alacak likit nitelikte olduğundan alacaklı banka yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Dava, kira alacağının tahsiline yönelik yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, “kira alacağına avans faizi uygulanıp uygulanmayacağı” noktasında toplanmaktadır. Avans faizi istenebilmesi için borçlunun tacir olması ve borcun da ticari işletmesi ile ilgili olması yeterlidir. Alacaklının da tacir olması gibi bir koşul yoktur. Dosya kapsamından, davalı kiracının anonim şirket olduğu ve dava konusu yeri de ticari amaçla kiraladığı anlaşılmaktadır. Davacı, kira alacağının avans faiz ile tahsilini talep etmesine rağmen, yasal faize hükmedilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-