Mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporu kendi içinde çelişik olup, bu durum karşısında mahkemece yapılacak iş davalı ve davacı arasındaki sözleşme hükümleri irdelenerek konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan yeni bir rapor alınarak varılacak sonuca göre karar gerekeceği-
Taraflarca ortaklaşa belirlenmiş bir ödeme günü bulunmadığında, alacaklının ihtarından itibaren borç muaccel hale geleceğinden, davada da takipten önce temerrüt ihtarı çekilmemiş olduğundan, taraflar arasındaki sözleşmede de bu konuda bir kayıt bulunmadığından, mahkemece bu yön üzerinde durulmadan hüküm tesis edilmesinin bozmayı gerektireceği-
Çek karnesi verirken bankanın gerekli özeni göstermediğini iddia edebilmek için, çek hamilinin keşideci ve cirantalara karşı gerekli dava ve takipleri yapıp bunların sonucunda çabalarının semeresiz kaldığını ispatlaması durumunda, iddiasını davaya dönüştürebileceği-
Uyuşmazlık, kira ilişkisi nedeni ile verilen depozito bedelinden kaynaklandığı ve talep de buna ilişkin olduğu halde mahkemece; istemin kira alacağına ilişkin olduğu gibi bir nitelendirme yapılarak hüküm kurulması,’kanunun tayin eylediği istisnalardan başka hallerde, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi ve iddia sebeplerini re’sen dikkate alamaz ’hükmüne aykırılık teşkil edeceğinden, mahkemece yapılacak işin; tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde araştırma ve inceleme yaparak, varılacak sonuca göre hüküm kurmak olacağı-
Dava; bir miktar para alacağına ilişkin olup, davalı borçlu tarafından borca ve yetkiye itiraz edilmişse de, dosya içeriğine göre asıl borcun takip açıldıktan sonra ödendiği tespit edilmekle, aradaki akdi ilişkinin varlığı davalı tarafından da kabul edilmiş olduğundan, davanın, davacının ikametgahında açılmasında yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Davalı genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamış, bu sözleşmenin eki niteliğindeki limit artırımı sözleşmesini ise imzalamamıştır. Kefil kefelet limitiyle kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olup, limit artırım sözleşmesinin, asıl kredi sözleşmesinden ayrı düşünülmesi sureti ile müstakil bir kredi sözleşmesi gibi değerlendirilmesinin doğru olmayacağı, davacı vekilinin hükme esas alınan bilirkişi raporuna yaptığı itirazların da değerlendirilip, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Kefil, kefalet limitiyle sorumlu olacağından, mahkemece kefilin temerrüt tarihi itibarı ile kefalet miktarı ile sınırlı sorumluluğunun, miktarı, bilirkişiye hesaplattırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İtirazın iptali davasının takibine itiraz edilen takip alacaklısı tarafından açılabileceği- Dava takip alacaklısı tarafından değil ayrı bir tüzel kişiliği bulunan ve dava konusu icra takibinde sıfatı olmayan davacı tarafından açılmış ve yargılama sırasında takip alacaklısının alacağını davacıya temlik ettiğine dair temlik sözleşmesi sunulmuş ise de, her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceğinden ve ıslah yolu ile dahi hasım değiştirilmesi mümkün olmadığından, dava açıldıktan sonra düzenlenen temlik sözleşmesi davacıya aktif dava ehliyeti kazandırmayacağı-
İflasın ertelenmesi davası açılması ve iflasın ertelenmesine karar verilmesinin, borçlu hakkında itirazın iptali davası açılmasına veya açılmış bir davanın yürütülmesine engel teşkil etmeyip sadece bu karar ile ilamlı icra yapılmasını engelleyeceğinden, mahkemece işin esası incelenip davanın sonuçlandırılması gerekeceği-
Taraflar arasında karz ilişkisinin bulunduğu, karz hukuki ilişkisine dayalı alacakların zamanaşımı süresinin BK.’ nun 125. maddesinde yazılı olduğu üzere 10 yıl olduğu ve olayda henüz zamanaşımı süresi dolmadığı, takibin dayandığı bonoların davalı aleyhine HUMK.’ nun 292. maddesi hükmüne uygun olarak yazılı delil başlangıcı niteliğinde kabul edilerek, davacıdan tanık dâhil tüm delillerini varsa davalının karşı delilleri de istenerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-