Dava, avukatlık ücretinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. Somut olayda, taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunduğu ispat edilememiştir. Bu halde, avukatlık ücretinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, sözleşmenin kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Kanununun 164 maddesinin uygulanması gerekir. Anılan hüküm uyarınca dava değerinin %5-15 arasında bir ücretin, vekâlet ücreti olarak takdir ve tayini gerekeceği-
Dava, kira alacaklarının tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali, takibin devamı ve temerrüt nedeniyle tahliye taleplerine ilişkindir. Davacı, kira sözleşmesinde kararlaştırılan kira bedelinin sonraki yıllarda artırıldığını iddia etmiş ise de talep edilen kira bedelleri yönünden yazılı bir belge ibraz etmemiştir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde de artışa ilişkin bir düzenleme yoktur. Bu durumda davalının bildirdiği rakama itibar edilmesi gerekir. Davalı-kiracı, kabul ettiği kira bedellerini icra dosyasına yasal süresi içinde ödemiştir. Bu durumda temerrüt olgusunun gerçekleştiğinden ve kira parası alacağından söz edilemez. Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerekeceği-
Davalının kullandığı kredi borcunu ödemediği gibi, aleyhine girişilen icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline-
Taraflar arasındaki ücret sözleşmesi 15.06.2001 tarihinde kurulmuş olup, sözleşmeye Avukatlık Kanununda 02.05.2001 tarihinde getirilen değişik hükümlerin uygulanması gerektiği- Buna göre dava miktarının %30’u olarak saptanan ücretin %25 olduğu kabul edilmesi, yani, yasanın öngördüğü %25’lil sınırın aşılmış olmasının sözleşmenin iptaline yol açmayacağı; %30 olan oranın %25’ e indirilmesi gerektiğinin kabulü gerektiği-
Kefilin borç ile sorumlu olması ancak akitten sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkında icra takibatı olup da alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye de takibat icrasının imkânsız hale gelmesi ile mümkündür. Davacının, davalı açısından TBK’ nun 585. maddesindeki koşullarının oluştuğunu iddia ve ispat edememişse, açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Avukatın vekil olarak görev yaptığı takipte tarafların sulh olması halinde, gerek alacaklı ve gerekse de borçlu takip konusu miktar üzerinden avukata karşı müteselsil olarak sorumlu olacakları-
Dava, ihtiyari mali mesuliyet sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Motorlu Kara Taşıtları İhtiyari Mali Sigortası Genel Şartlarının 1. maddesine göre, sigortacı, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limitinin dışında(üstünde) kalan miktardan başlayıp, ihtiyari mali sorumluluk sigortası teminat limitine kadar sorumludur. Tespit edilen gerçek zararın öncelikle zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi limiti içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi, kalıyorsa davanın reddine; gerçek zarar, ZMSS limitini aşıyorsa, o zaman ihtiyari mali sorumluluk sigortası poliçesi limitiyle sınırlı olarak davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği, ayrıca davacı ile davalı sigorta şirketi arasındaki uyuşmazlık mutlak ticari işlerden olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesine göre, ticari faize hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı kiracı tarafından sökülüp götürülen bu imalatların, sabit nitelikte olup, mütemmim cüz niteliğinde bulunduğundan dolayı, sökülüp götürülemeyeceği, kira sözleşmesinin 3. maddesinde yer alan imalat ve tadilatların bu kapsamda olmadığı-
İtirazın iptali davaları nitelikleri gereği, icra takip tarihindeki şartlara göre değerlendirilir. Takip tarihinden sonra borçlu temerrüde düşmüş ise bunun ayrı bir takip ya da dava konusunu oluşturacağı-
Avukatın azli halinde, ücretin tamamının avukata ödenmesi gerekeceği; ancak, avukat kusur veya kendi ihmalinden dolayı azledilmiş ise; yani azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmeyeceği-