Taraflar arasında düzenlenen noter satış sözleşmesinde, dava konusu aracın satış bedelinin tamamen ödendiği ve aracın teslim edildiği yazılıdır. Bu durumda mahkemece, aksi kanıtlanmadıkça noter satış içeriğine itibar edilmesi ve bunun sonucu olarak davanın reddi gerekeceği-
Tensip kararı ile belirlenen duruşma gününün bildirilmesi için davalılara önce normal yolla tebligat çıkarılmış ise de, adresin yetersiz olduğu gerekçesiyle tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine 7201 sayılı Yasanın 35. maddesine göre tebligat yapılmak sureti ile yargılamaya devam edilip, ondan sonraki tüm tebligatlar aynı usulle gerçekleşmiştir. Oysa Tüketici Mahkemesince davalıların aynı adresine çıkarılan tebligatlar usulüne uygun şekilde yapılmış ve önceki tebligatların hiçbirinde adres yetersizliğinden söz edilmemiştir. Bu durumda 7201 sayılı Yasanın 35. maddesine göre yapılan tebligatların usulüne uygun olduğunun kabulü doğru görülemez. Davalıların görevli mahkemede usulüne uygun şekilde duruşma gününden haberdar edilmemiş olmaları savunma hakkının kısıtlanmasına yol açan esaslı bir usul hatası olduğundan hükmün bozulmasına neden olacağı-
Alacaklının yaptığı icra takibinden vazgeçebileceği (yani takip talebini geri alabileceği); icra takibinden vazgeçme; esas haktan vazgeçme niteliğinde olmadığından, mahkemece “daha önce iki adet fatura ile ilgili takipten feragat edilmiş olmasının, esas haktan feragat niteliğinde olduğu ve borcun ödenmiş olduğu”nun kabulü ile sonradan yeni bir takibe konu edilen bu faturalarla ilgili davayı reddetmesinin, bozmayı gerektireceği-
Davacı yanca düzenlenen faturalar davalıya tebliğ edilerek itiraza uğramadığı gibi, davalı tarafından asıl alacak davadan sonra kabul edilerek ödenmiş olduğundan borçlu itirazında haksız ve alacak da likittir. Bu halde davalının icra inkâr tazminatı ile de sorumlu tutulması gerekeceği-
Tarafların arasında, alım-satım ve komisyon anlaşması yapıldığı, davacı komisyoncunun taşınmazı alıcı davalıya gezdirip gösterdiği, alıcı ile satıcıyı bir araya getirip alım-satım bedeli ve komisyon ücreti de belirlenmek suretiyle anlaşma sağlandığı hususlarında çekişme bulunmadığından, sözleşmeden cayma halinde komisyon ücretinin ödenmesi gerekeceği-
Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka kamu düzenine, kişilik haklarına (TBK. mad. 27) veya dürüstlük kurallarına aykırı (TMK. mad. 2) olduğu için geçersiz sayılan Avukatlık Ücret Sözleşmeleri- (TBK.’nun 26 ve 27. maddelerinin, avukatlık ücret sözleşmeleri bakımından da geçerli sınırlamalar olup, bu sözleşmeler bakımından da uygulanması gerektiği; avukatlık ücret sözleşmelerinin de ahlaka, kamu düzenine ve hukuka aykırı olmaması gerektiği, bunun tesbiti için, tarafların sözleşme ile amaçladıkları çıkarların dengede olması gerektiği gözönünde bulundurularak, sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olmasının -örneğin; sözleşmede kararlaştırılmış olan ücretin, müddeabihin tamamına yakın olmasının- iyiniyet kurallarına aykırı sayılacağı ve avukatlık ücret sözleşmesini geçersiz kılacağı)-
Mahkemece “benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davacı defterlerinde alacaklı olduğuna ilişkin kaydın bulunduğu, davalı defterinde kayıt bulunmadığı, faturanın tek başına ticari ilişkinin varlığını ispatlamaya yeterli olmadığı, davacının malın davalıya satılarak teslim edildiğini kanıtlayan yazılı delil sunamadığı, yemin teklifinde de bulunmadığı, davanın ispatlanamadığı” gerekçesiyle reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
"İtirazın iptali davaları"na, tasarrufun iptali davalarında "bekletici mesele" olarak kabul edilmesi gerektiğinden, bu iki davanın birleştirilerek birlikte görülemeyeceği–
Davacının elinde, toplam 35.000.-YTL ödeme yaptığını gösteren, imzaları inkar edilmemiş iki ayrı belge bulunmakta ve davacı davadaki alacak iddiasını bu belgelere dayandırmakta olup, davacının kendisine toplam 20.000.-YTL ödediğini (toplam ödemenin 35.000.-YTL değil, 20.000.-YTL olduğunu) savunduğuna göre, bu savunmasını ispat etmekle yükümlü olduğu- İspat yükünün tersine çevrilmesi suretiyle, ispat yükü kendisine ait olmayan davacı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve bu hatırlatma üzerine, yemin teklifine ilişkin ara kararından dönülmesini de talep eden davacı tarafın, mecbur kaldığı için yemin teklifinde bulunmasından sonra, davalının eda ettiği yemin, usul hukuku anlamında "icapsız yemin" niteliğinde olduğu ve böylesi bir yeminin delil değeri taşımayacağı-
Sözleşmede müddeabihin tamamına yakın kararlaştırılan ücretin iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmayacağı-