Dava konusu icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiştir. İtirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde takip yapılması dava şartlarından olup, bu durumda mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı sonuçlandırıp, takibin yapıldığı icra dairesinin yetkili olduğunun anlaşılması halinde işin esasını incelemesi, aksi takdirde “yetkili icra dairesinde girişilmiş bir icra takibi bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermesi gerekirken, icra dairesinin yetkisine yönelik hiçbir inceleme yapılmadan, “dava dilekçesinde bu konuda bir itiraz getirilmediği” şeklindeki yanılgılı gerekçeye dayanılarak hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Sadece icra dairesinin yetkisine itiraz edilip borca itiraz edilmemesi halinde, davaya icra mahkemesinde bakılması gerekirken, sanki borca da itiraz varmış gibi davanın esastan görülmesinin bozmayı gerektireceği-
Kefil, kefalet limitiyle sınırlı olarak kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olacağı, Genel Kredi Sözleşmesinde “kefilin, söz konusu sözleşme uyarınca kefalet miktarıyla sınırlı olarak müşterinin tüm borçlarından sorumlu olacağı” açıkça yazılmıştır. Bu nedenle mahkemenin, “kefilin sadece taksitli ticari krediden sorumlu olup, BCH kredisinden sorumlu olmayacağını” kabul etmesinin yerinde olmayacağı-
Mahkemece “çek asıllarının bankaya ibrazı durumunda” kısmi ödeme talep edilebilirken “takasa ibraz edilen çeklerde kısmi ödeme istenemeyeceği” gözetilmeden hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
5464 sayılı Banka Kartları Kanununun geçici 4.maddesi uyarınca; davalının, davacı bankaya müracaat edip etmediği, başvuruda bulunmuş ise koşulları yerine getirip getirmediği araştırılmadan hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
257)Mahkemece “sözleşmede kefalet limitinin olmadığı” gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmiştir. Davalı icra dosyasına yaptığı itirazda; sözleşme limitinin olduğunu belirterek, bu miktarı icra dosyasına yatırmış olup, bakiye borç için takibin durdurulmasını talep etmiştir. Bu nedenle mahkemenin gerekçesi doğru değilse de, kefilin kefalet miktarını aşan borçtan sorumlu tutulması mümkün olmadığından “davanın reddine” karar verilmesi sonucu itibarıyla doğru olduğundan, mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilerek hükmün onanması gerekeceği-
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Sigortalı araç kaza sonrası tamamen hasar görmüş olup, sigortacı şirket tarafından ödenecek tutar, Genel Şartlar uyarınca aracın gerçek sigorta değeri yani piyasa rayiç değeridir. Bu nedenle ancak yargılama sonunda belirlenebilir. İİK.’ nun 67 maddesi uyarınca alacak yargılama ile belirlendiğinden, icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği-
Davaya konu irsaliyeli faturada teslim alan imzası bulunmamaktadır. Davalı bu faturada gösterilen malların kendisine teslim edilmediğini savunduğuna göre, davacının davalıya mal satıp teslim ettiğini yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir. Davalının tanık dinlenmesine muvafakati bulunmadığından, somut olayda tanık dinlenilmesi HUMK.’ nun 288. maddesi hükmüne aykırılık oluşturur. Mahkemece bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece; “temerrüde düşmeyen davalının borcunu vadesinden önce ödemesi karşısında asıl borcun bittiği ve başkaca fer’i borcun kalmadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmişse de; takibe konu faturalardan sadece bir tanesi yönünden muacceliyet tarihinin icra takibinden sonra olduğu, ancak bunun dışındaki tüm faturalardaki alacakların, icra takibinden önce muaccel hale geldikleri, dosyadaki bilgi ve belgelerinden anlaşılmakla, bu durumda mahkemece “icra takibinden sonra muaccel hale gelen fatura dışındaki diğer alacakların muaccel hale gelmediği” yolundaki değerlendirmesinde isabet bulunmayacağı- Takipten önce muaccel hale gelen alacaklar yönünden temerrüt ihtarı çekilmemiş ise de, takibe geçilmekle takip tarihinde o alacaklar yönünden temerrüt gerçekleşmiş bulunmaktadır. İcra takibinden sonra anapara ödenmiş olmakla birlikte, fer’ileri ödenmemiştir. İcra takibinde alacağın fer’ileri talep edildiğine göre; anaparanın ödenmesi sırasında ayrıca ihtirazı kayıt konulmasına gerek
Dava konusu alacak miktarı yargılama ile belirleneceğinden, alacak tutarı belirgin değildir. Bu nedenle davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulamayacağı, ayrıca davalının davayı ilk celsede kabul etmesi nedeni ile davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan ücretin yarısına hükmedilmesi gerekeceği-