Dava; taraflar arasında kurulan sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemi olup, B.K.nun 73 ve HUMK’un 10. maddesi hükmü uyarınca bu tür davaların alacaklının ikametgâhı adresinde de açılabileceği-
Mahkemece “takip konusu kredi sözleşmesine dayanan borcun ödenmediği, her ne kadar teminat amaçlı ipotek yabancı para borcuna ilişkinse de, yabancı para ipoteklerinde harca esas değerin Türk Lirası olarak gösterilmek koşuluyla bunun mümkün olduğu” gerekçesiyle “davanın kabulüne” karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “taraflar arasında boya satımı nedeni ile ticari ilişki olduğu, dava konusu faturaların her iki taraf defterine de kayıtlı olduğu, davalının ‘malların ayıplı olduğunu’ savunduğu, ancak yasal sürede ayıp ihbarında bulunmadığı” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacı yararına %40 tazminata karar vermesinde yasaya aykırı yön bulunmadığı-
Kamu alacağı niteliğindeki idari para cezasının 6183 sayılı Yasa’da düzenlenmiş bulunan yol ve yöntemlere göre alınması olanaklı ise de, bu düzenleme davacının alacağını genel hükümlere göre istemesine engel değildir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, işin esası incelenerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden hükmün bozulmasını gerektireceği-
İflasın ertelenmesi talebinde bulunulması ve iflasın ertelenmesi kararının verilmesinin borçlu hakkında itirazın iptali davası açılmasına veya açılan davanın yürütülmesine engel teşkil etmeyeceği-
Davaya konu borcun bir kısmı davadan önce ödenmiştir. Davadan önce ödenen kısım yönünden, davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Mahkemece bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Davalı, aleyhindeki icra takibinde hem icra dairesinin yetkisine, hem de borca itiraz etmiştir. İtirazın iptali davasının koşullarından biri yetkili icra dairesinde girişilmiş bir icra takibinin bulunmasıdır. Bu durumda mahkemece İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekir, bu yön üzerinde durulmadan işin esasına girilerek karar oluşturulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali davası açmak için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin, borçlunun itirazının alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı, somut olayda itirazın alacaklıya tebliğine ilişkin bilgi ve belgeye dosyada rastlanılmamıştır. Bu durumda mahkemece “davanın süresinde açıldığı”nın kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle “davanın süre yönünden reddine” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-