Mahkemece, “davacının, davalıyı BK.nu 101. maddesi gereğince usulüne uygun biçimde temerrüde düşürüp düşürmediği” üzerinde durulup, temerrüde düşürüldüğünün kabulü halinde, işlemiş faiz hakkında bir karar vermek; temerrüde düşürülmediğinin kabulü halinde ise, temerrüdün takiple oluşacağı ilkesinden hareket ederek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler üzerinde durulmadan, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, davacı yasal faiz istemesine rağmen yerinde olmayan gerekçeyle avans faizi işletilerek HUMK. aykırı biçimde hesaplamayı içeren bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının bozmayı gerektireceği; öte yandan icra vekâlet ücreti ve masrafların müddeabih gibi değerlendirilerek, itirazın iptali davası içinde hükme bağlanmasının da bozmayı gerektireceği-
Dava, ticari satıma konu tıbbi malzemelerin bedelinin tahsili amacıyla gerçekleştirilen takipte, davalının yapmış olduğu itirazın iptali istemine ilişkin olup, söz konusu malların teslim edildiğini ispat yükü davacıya aittir. Gerek takip gerekse de dava aşamasında davalı tarafın fatura içeriğindeki tüm malların teslim ve satın alındığına ilişkin açık ya da örtülü bir kabulü bulunmamaktadır. Bu nedenle, “fatura konusu tüm malzemelerin teslim alındığına ilişkin davalının zımni bir kabulünün bulunduğuna” dair mahkemenin gerekçesi dosya içeriğine uygun değildir. Bununla birlikte davalı vekili, bir kısım malzemelerin müvekkiline ait hastanede çalışan doktorlar tarafından sipariş edildiğini kabul ettiğine göre, bu şekilde hastanede kullanılan fatura içeriğindeki malların bedelinden davalının sorumlu tutulması gerekir. Ancak dosyada “fatura içeriğindeki malzemelerden hangilerinin davalının hastanesinde kullanıldığı” hüküm kurmaya elverişli şekilde araştırılmamıştır. Bu durumda mahkemece, dava
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu ile “davalının itirazının haksız olduğu, ödeme emrindeki yazılı miktar kadar davalının borçlu olduğu” gerekçeleri ile “davanın kabulü ile %40 oranında inkâr tazminatına karar verilmesi”nde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, “sözleşme ve proforma faturada icra takibine konu edilen meblağın ilan ve reklam yayınlama yoluyla ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının sözleşmenin bu hükmünün değiştiğini ispat edecek delilleri sunmadığını” belirterek “davanın reddine” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, “davalı bankanın hafif kusurdan dahi sorumlu olduğu, kurduğu internet bankacılığı sisteminin güvenliğini sağlamanın bankanın görevi ve sorumluluğu olarak değerlendirildiği, davacının somut olayda kusurlu olduğuna dair delil bulunmadığı, davalı bankanın saklanmak üzere kendisine tevdi edilen parayı iade vermek zorunda olduğu, bu nedenle teknik bilirkişilerce belirlenen kusur oranları ve değerlendirmelerine itibar edilemeyeceği, bankanın itirazında haksız olduğu” belirtilerek “davanın kısmen kabulü ve %40 oranında inkâr tazminatına karar vermesi”nin yerinde olduğu-
Ticari mal satımından kaynaklanan davacı alacağının “likit” nitelikte olduğu gözetilerek; davacı alacaklı yararına hüküm altına alınan miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece “davalılardan birinin yargılandığı ceza davası içeriğinden, davaya konu aboneliğin bulunduğu şantiyede kaçak elektrik kullanımının olmadığının saptandığı gerekçesiyle davacı yanca kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmişse de. Dava dilekçesinde davalı olarak kooperatifin gösterildiği, kooperatifin birinci ve ikinci başkanı sıfatıyla temsilcilerinin de isimleri yazılı olduğu görülmekte ise de, dosyaya sunulan sözleşmede kooperatifin abone olduğu görülmektedir. Davacı temsilcisinin yargılandığı ceza davasında delil yetersizliğinden beraat etmiş olması hukuk hâkimini bağlamayacağından, aboneliğin kooperatif adına olduğu gözetilmeksizin oluşturulan kararın bozulması gerekeceği-