Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu ile “davalının itirazının haksız olduğu, ödeme emrindeki yazılı miktar kadar davalının borçlu olduğu” gerekçeleri ile “davanın kabulü ile %40 oranında inkâr tazminatına karar verilmesi”nde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, “sözleşme ve proforma faturada icra takibine konu edilen meblağın ilan ve reklam yayınlama yoluyla ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının sözleşmenin bu hükmünün değiştiğini ispat edecek delilleri sunmadığını” belirterek “davanın reddine” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, “davalı bankanın hafif kusurdan dahi sorumlu olduğu, kurduğu internet bankacılığı sisteminin güvenliğini sağlamanın bankanın görevi ve sorumluluğu olarak değerlendirildiği, davacının somut olayda kusurlu olduğuna dair delil bulunmadığı, davalı bankanın saklanmak üzere kendisine tevdi edilen parayı iade vermek zorunda olduğu, bu nedenle teknik bilirkişilerce belirlenen kusur oranları ve değerlendirmelerine itibar edilemeyeceği, bankanın itirazında haksız olduğu” belirtilerek “davanın kısmen kabulü ve %40 oranında inkâr tazminatına karar vermesi”nin yerinde olduğu-
Ticari mal satımından kaynaklanan davacı alacağının “likit” nitelikte olduğu gözetilerek; davacı alacaklı yararına hüküm altına alınan miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece “davalılardan birinin yargılandığı ceza davası içeriğinden, davaya konu aboneliğin bulunduğu şantiyede kaçak elektrik kullanımının olmadığının saptandığı gerekçesiyle davacı yanca kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmişse de. Dava dilekçesinde davalı olarak kooperatifin gösterildiği, kooperatifin birinci ve ikinci başkanı sıfatıyla temsilcilerinin de isimleri yazılı olduğu görülmekte ise de, dosyaya sunulan sözleşmede kooperatifin abone olduğu görülmektedir. Davacı temsilcisinin yargılandığı ceza davasında delil yetersizliğinden beraat etmiş olması hukuk hâkimini bağlamayacağından, aboneliğin kooperatif adına olduğu gözetilmeksizin oluşturulan kararın bozulması gerekeceği-
İtirazın iptali davalarının koşullarından birinin de yetkili icra dairesinde girişilmiş bir icra takibinin bulunması olup, hem icra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz edilmesi halinde mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın değerlendirilerek, icra dairesinin yetkisiz olduğu sonucuna varıldığı takdirde, dava şartı gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu alacak likit olduğundan, İİK.’ nun 67/2. maddesi uyarınca davacı lehine hükmedilen miktar üzerinden icra inkâr tazminatına karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, davalı hakkında giriştiği icra takibine ilişkin ödeme emri davalıya tebliğ edilmeden davalı ödemede bulunmuştur. Bu durumda davalı borçlunun anılan ödeme için takip masrafları yönünden sorumluluğunun tayin ve tespiti gerekirken, bu husus gözetilmeden karar oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “davaya konu çekin bankaya süresinde ibraz edilmediği, TTK.’ nun 644. (şimdi; TTK.'nun 732.) maddesinde öngörülen sebepsiz zenginleşme nedeniyle tahsil istemiyle yapılan icra takibinin bir yıllık süre geçtikten sonra başlatıldığı, davalının zamanaşımı def’ini ileri sürmesi nedeniyle takibin durduğu, itirazın iptali davasının takibin durmasından itibaren bir yıllık süre geçtikten sonra açıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-