Davacı faturalara dayanarak alacak iddiasında bulunmuş davalı ise akdi ilişkiyi inkâr etmiştir. Salt fatura düzenlenmesi tek başına alacağın varlığının kanıtı olamaz, ayrıca davalı vekili “irsaliyelerdeki imzaların şirket çalışanlarına ait olmadığını, müvekkilinin defterlerinin vergi dairesinde incelemede olduğu için ibraz edemediklerini” belirterek buna ilişkin tutanak ibraz etmiştir. Bu durumda davalının elinde olmayan nedenle defterini ibraz edemediği gözetilerek davalı defterinin incelenmesi için vergi dairesine yazı yazılarak defterlerin bilirkişi incelemesinde hazır bulundurulması temin edilip, davalı defterinin incelenmesi, gerekirse malın teslimine ilişkin deliller toplanarak hüküm oluşturulması gerekeceği-
Davacı, Ağır Ceza Mahkemesinde hakkında açılan davadan beraat etmiştir, dolayısıyla davacının davalı banka nezdinde gerçekleşen dolandırıcılık eyleminin tarafı olmadığı, eylemde bankanın eski çalışanı ile banka çalışanlarının el ve işbirliği içinde bulunduğu, davacı vekilinin kusur belirlemesi yapan bilirkişi raporuna karşı verdiği itiraz dilekçesinde, aynı mahiyetteki bir davayı da örnek göstererek, döviz satan kişiye daha az oranda kusur verildiğini belirterek kusur oranı yönünden ek rapor alınmasını istemesine rağmen, bu yönde ek rapor alınmadan eksik inceleme ile karar oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
Davacı vekili, bakiye karar ve ilam harcı yatırılmadan kararın tebliğini talep etmiş, davacı vekilinin bu talebi reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nce Harçlar Kanununun ilgili maddesi iptal edildiğinden, kararın davacıya harç ödenmeden tebliği gerekeceği-
Davalı dilekçe ile başvurarak, “icra dosyasındaki itirazından vazgeçtiğini” ifade etmiştir. Bu durumda mahkemece, itirazdan vazgeçildiğine göre, iptaline karar verilecek bir itiraz olmadığı için, davacının dava açmakta hukuki yararı olup olmadığı üzerinde durulup değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Hamiline yazılı olarak düzenlenen çekin geçerli bir şekilde tedavülü için ciro veya temlik beyanına gerek olmadığı gibi çekin zamanaşımına uğraması halinde hamilin keşideci aleyhine haksız iktisap kurallarına göre dava açılmasının mümkün olduğu-
BK. nun 101. maddesinde ‘’muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur. Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihtarda bulunmak sureti ile tespit etmiş ise mücerret bu günün hitamı ile borçlu mütemerrit olur’’ hükmü düzenlenmiştir. Dosya kapsamından davalının anılan yasa maddesi hükmü gereği usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmemiş olduğu ancak icra takibi ile temerrüde düştüğü gözetilerek, işlemiş faiz yönünden istemin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı ödeme savunmasında bulunmuştur. Bu durumda ödeme savunmasını ispat yükümlülüğünün davalıda olacağı-
Davacının atık su arıtma alacağının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden, alacak tutarı likit değildir. Bu durumda, olayda uygulama yeri bulunmayan İİK.’ nun 67/II. maddesi gereğince, davalıların icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmadığı-