Davalı kendisine teslim edildiğini belirttiği cam yıkama makinesinin ayıplı olduğunu davacıya bildirdiğini ve yarısını iade ettiğini savunmuş ise de davacı bu yöndeki savunmayı kabul etmemiştir. Taraflar tacir olup TTK.’ nun 25/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Dairemizin istikrarlı uygulamasına göre ayıp ihbarının TTK’ nun 20/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle yapılması gerekir. Başka bir anlatımla ayıp ihbarının yasada belirlenen sürelerde yapıldığına ilişkin savunma tanıkla kanıtlanamaz. Mahkemece bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalının icra takibinden sonra ancak dava açılmadan önce kısmi ödemede bulunduğu dosya içeriği ile sabittir. Davadan önce ödenen bu kısım yönünden dava açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Davada taraflar tacir olduğundan TTK.’ nun 23. maddesinde öngörülen süreler içinde ayıp ihbarının yapılması gerekeceği-
Mahkemece toplanan delilere ve bilirkişi raporuna göre, davacının davasının TTK.’ nun 644. (şimdi; TTK'nun 732.) maddesine göre sebepsiz zenginleşmeye dayandırdığı, davalının davaya konu çekleri hamiline veya cirantalara ödediğini ispatlayamadığı gerekçesiyle “davanın kısmen kabulüne, davalının takibin... TL’lik kısmına yönelik itirazının iptaline, asıl alacak... TL’ ye takipten itibaren %28’ i aşmamak kaydıyla artan ve eksilen oranlarda yasal faiz yürütülmesine ve davalının %40 oranında icra inkâr tazminatıyla sorumluluğuna” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler yönünden kısmi ödeme yapılamayacağı gözetilmeden, bu çekler yönünden davanın kabulünün, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece “yapılan yargılama sonucunda internet dolandırıcılığı niteliğindeki olayın tamamen önlenmesi için önlem mümkün iken yüksek maliyeti nedeniyle davalının bundan kaçındığı, bu nedenle davalı bankanın kusurlu olduğu, davacının hesabından paranın şifresi kırılarak çekilmesinde davalı bankanın sorumlu olduğu” gerekçesiyle “itirazın iptaline ve asıl alacak üzerinden %20 oranında tazminata” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İtirazın iptali davasında hüküm kurulurken, borçlunun ödediği bir miktarın varlığının saptanması halinde, itirazın haksızlığından söz edilemeyeceği için, inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği-
Dava konusu ilamsız icra takibine konu edilen bonoların zamanaşımına uğradığı tartışmasızdır. Davacı bonolarda lehtar durumunda olup temel ilişkiye dayanarak alacak talebinde bulunmuştur. Bu durumda mahkemece zamanaşımına uğramış olan bonoların temel ilişkiye dayanan davacı açısından “delil başlangıcı” olduğu ve davacının alacağını tanık dâhil her türlü delille kanıtlayabileceği gözetilmeden ve davacıya alacağını kanıtlamaya elverişli delilerini sunma olanağı tanınmadan, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacı bankanın haklı çıktığı ve bakiye ilam harcı ile karar harcının davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Davalıların yatırmadığı harçlar nedeni ile haklı çıktığı davanın kararının davacıya tebliğ edilmemesi, hak arama özgürlüğünü engelleyici ve mahkeme kararlarına erişim hakkını kısıtlayıcı bulunduğundan mahkemece verilen “harç yatırılmadığından…” şeklindeki kararının bozma gerektireceği-
Dava, faturalı mal satışından kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı cevabında akdi ilişkiyi inkâr etmeyerek “borcun ödendiğini” savunmuştur. Bu durumda mahkemece, BK.’ nun 73/1. maddesi uyarınca alacaklının ikametgâhı icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olduğu gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken “mahkemenin yetkisizliğine” karar verilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-