Yargılama sonunda reddedilen kısım üzerinden davalı yararına tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının “taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını” yazılı delillerle kanıtlayamadığı durumlarda, davacının talebinin reddi gerekeceği-
Dava konusu ve değerinin kesinlik sınırını geçtiğinde verilen kararın temyize edilebileceği, ayrıca mahkeme kararında takipten sonrası için faize faiz yürütülmesine olanak sağlayacak şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık çeşitli meblağlardaki çeklerin davacı tarafından tahsil edilip edilmediği noktasındadır. Davacı taraf “anılan çeklerin kendisine teslim olunduğuna ilişkin olarak sunulan çek teslim makbuzları altındaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı gibi, çekleri ciro ile 3. kişilere devir eden imzanın da şirket yetkilisine ait olmadığını” ileri sürmüştür. Mahkemece “çek teslim makbuzları altındaki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olmadığı” belirlendiği halde, yine imzası inkâr edilen başka teslim makbuzlarında yer alan bazı çeklerin tahsil edilmiş olduğu gerekçe gösterilerek “uyuşmazlık konusu çeklerin teslim alındığı” kabul edilmiştir. Çek teslim tutanağındaki imzanın sahte olması nedeniyle bu çeklerin davacıya teslim edildiğinin kabulüne olanak yoktur. Başka tutanaklara konu çeklerin ticari defterde kayıtlı olması, uyuşmazlık konusu çeklerin teslim alındığını göstermez. Diğer yandan davacı çeklerdeki ciro imzasını da inkâr etmiş bu yönde bir inceleme ve
Davacının alacağı, sözleşmeye dayalı ve likit olduğundan, İİK. nun 67. maddesi gereğince tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
BK. nun 182. maddesi gereğince aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve satış bedelinin aynı anda verildiğinin kabulü gerekir. Çek, bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerekir. Davacı, “dava konusu çekin ilerde teslim edilmesi kararlaştırılan mallara karşılık avans olarak verildiğini ve malların tamamının teslim edilmediğini” iddia ettiğine göre, yasal karinenin aksi yöndeki bu iddiasını yazılı delille kanıtlamak zorunda olduğu-
TBK’nun 583. maddesine göre, kefil, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumludur. Dava konusu kredi sözleşmesinde belirlenen kredi limiti gösterildiğine göre, mahkemece kredi limitinin aynı zamanda kefalet sorumluluğunu da belirlediği gözetilmeli, sorumluluğu bu miktar ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sınırlı olmalıdır. Mahkemece bu yön gözetilmeksizin “kefalet limitini aşar biçimde” hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının bozmayı gerektireceği-