İtirazın iptali davaları konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen davalardan olup, davanın esastan reddedilmiş olduğu gözetilerek, davalı yararına nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği-
Davalı bankanın ödeme yükümlülüğünün doğması için, çek aslının onaylı fotokopisi verilmek üzere çek aslının davalı bankaya ibrazı gerekmesine, davacının talebinin kanunda belirtilen bu usule uymadığından, doğrudan icra takibi yapmasının yerinde olmayacağı-
Tüketici kredisinden kaynaklanan uyuşmazlıklara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekeceği-
“Ticari faiz” deyiminin avans faizini içermeyeceği- Avans faizine karar verebilmek için, bu faizin açıkça “avans faizi” adı altında veya “aynı anlama gelen bir ifade ile” istenmesi gerektiği, icra takibinde böyle bir istemde bulunulmadığına göre “ticari faiz” isteminin yasal faiz olarak anlaşılması gerekeceği-
Davaya konu icra takibinde talep, temerrüt faizine ilişkin bulunduğunda ve sözleşmede temerrüt faize ilişkin bir hüküm bulunmadığında, mahkemece yapılacak iş, temerrüt tarihi ve faizini saptayarak oluşacak sonuca göre hüküm kurmak olacağı-
Çek asıllarının bankaya bırakılarak kısmi ödemenin talep edilmesi halinde bankanın ödeme yükümlülüğü bulunduğu-
Dava, kredi kartı kullanımından kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkindir. Davalı, asıl borçlu olup, kredi kartı ile yaptığı limit aşımı harcamalarından da sorumludur. Bunun aksi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca, somut olayda taraflarca akdedilen sözleşmede “kredi limitinin herhangi bir şekilde aşılması halinde bankanın, aşılan kısmı da sözleşme şartlarında talep edeceği” öngörülmüştür. 5464 sayılı Yasanın 9. maddesindeki düzenleme, kart hamillerinin harcamalarıyla, kart limitini aşmaları halinde, aşılan miktara uygulanacak faiz oranı ile ilgili olup, mahkemece yasa hükmünün yorumunda hataya düşülerek, limit aşan kısım yönünden davacının sorumluluğunu öngörmemesinin bozmayı gerektireceği-
Dava konusu bononun T.T.K.öngörülen zorunlu unsurları taşıdığı ve takip tarihi gözetildiğinde de 3 yıllık zaman aşımı süresini doldurmadığı anlaşılmakla, mahkemece yapılacak işin, iddia ve savunma çerçevesinde TTK’nun bonoya ilişkin hükümleri gözetilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar vermek olacağı-
Borçlunun, itirazın iptali davasında savunmalarını ileri sürme imkanı bulunduğundan, ayrıca menfi tesbit davası açmakta hukuki yararının bulunmayacağı-
Kiralananın kendiliğinden boşaltılması kiralananın usulüne uygun tahliye ve teslim edildiği anlamına gelmez. Anahtar teslim edilmediği sürece kiralananın kiracının kullanımında olduğu kabul edilmelidir. Yasal anahtar teslimi ise ya bizzat kiralayana verilmek suretiyle veya tevdi mahalli tayini suretiyle yapılması gerekir. Somut olayda, davacı vekili teslime ilişkin tutanak ibraz etmiştir. Bu durumda “davanın kabulüne” karar vermek gerekirken aksine karar verilmiş olmasının isabetli olmayacağı-