Mahkemece “toplanan delillere göre, icra takibine konu edilen kredi sözleşmesinde davalının garantör değil müteselsil kefil olarak kabulünün gerektiği, sözleşmelerde kefilin ödeyeceği belirli miktarın gösterilmemiş olduğu ve sözleşmeden de muayyen bir miktarın anlaşılmasının mümkün olmadığı, sözleşmede aylık harcama limitinin de gösterilmediği, bu nedenle davalının kefaletinin geçersiz olduğu” gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davanın, takibe konu çekteki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmaması nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu hallerde, çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı def’inin herkese karşı ileri sürülebilen def’ilerden olup somut olayda davalı bankanın iyiniyetli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmayacağı-
“Davacı kurumca Yönetmelik gereği kurum iştirakçisine emekli maaşı bağlandığına dair bilginin nüfus kütüğüne işlenmek üzere nüfus idaresine bildirilmediğinden, davalı bankanın da taraflar arasında düzenlenen protokole uygun olarak yoklama talep etmediğinden %50 oranında kusurlu oldukları” yönündeki mahkeme kararında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İlamsız icra takibine borçlunun itirazı halinde alacaklı, elindeki belgelerin niteliğine göre İİK. nun 68. maddesine göre itirazın kaldırılmasını isteyebileceği gibi bu yolu hiç kullanmadan aynı yasanın 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davası da açabilir. Alacaklının önce İİK. nun 68 maddesine göre itirazın kaldırılmasını istemesi halinde, orada sadece davacıların sunduğu belgelerin bu maddede sayılan nitelikte olup olmadığı, sınırlı olarak incelenmektedir. Bu inceleme biçimine göre icra mahkemesi kararı, alacağın varlığı hakkında kesin bir yargı içermediğinden, davacıların İİK. nun 67. maddesine göre açacağı dava ile genel hükümler uyarınca yapılacak yargılama sonucuna göre karar verilmesini isteme hakkı bulunduğu-
Davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edilmediğinden, B.K.nun 73. maddesi gereğince alacaklının ikametgâhının bulunduğu yer icra dairesinde başlatılan icra takibi geçerli bir takip olup ve aynı nedenle o yer mahkemesinin de yetkili olduğunun kabulü gerekeceği-
Ölen kişinin SGK. dan aldığı aylığın kesilmeyerek ödenmeye devam edilmesi olayında kusurları bulunan Banka, SGK, Nüfus Müdürlüğünün kusur ve sorumlulukları belirlenerek, alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda bu hususların gözönüne alınarak karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece “toplanan delillerce ve bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında imzalanan 28.08.2003 tarihli sözleşmede taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ortaya konulmadığı, aradaki hukuki ilişkinin taraflarca da açıklanamadığı, sözleşme tarihinden 2006 yılı Ağustos ayına kadar olan sözleşme bedelinin davacıya ödendiği, bu tarihten takip tarihine kadar olan dönemde davalı şirketin işletme karının bulunduğu ve miktarının kanıtlanamadığı” gerekçesi ile davanın ve icra takibinin haksız olarak yapıldığı kanıtlanamadığından, davalı şirketin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece “toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacı tarafından düzenlenerek tebliğ edilen faturalara, TTK. nun 23/2. maddesi gereği süresi içerisinde itirazda bulunmayan, KDV bedelinin sözleşme ve kararlaştırılan komisyon bedeline dâhil olduğunu savunan davalı şirket tarafından fatura içeriğinin aksi, hizmet bedeli KDV sinin sözleşme bedeline dâhil olduğunun taraflarca kararlaştırılmış bulunduğunun kanıtlanamadığı, böylelikle davalının aldığı hizmetin KDV bedelinden sorumlu bulunduğu, aleyhine girişilen icra takibine haksız ve kötüniyetle itirazda bulunduğu” gerekçesi ile “davanın kabulüne, alacağın %40’ı oranında inkâr tazminatının davalıdan tahsiline” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, “davalı banka çalışanının, davacının da içinde bulunduğu on sekiz adet hesap sahibinin mevduatını zimmetine geçirdiğini ve bu eylemi hakkında açılan ceza davasında ikrar ettiğini, bankanın çalışanının üçüncü kişilere verdiği zarardan sorumlu olduğu” gerekçesi ile “davanın kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davalı, temyiz dilekçesinde “çeşitli vade ve miktarlarda çeklerle borcunu ödediğini” savunmuştur. Ödemenin; borcu sona erdiren hallerden olup, her aşamada ileri sürülebileceği ve her aşamada re’sen gözetilmesi gerekeceği, bu durumda mahkemece davalının temyiz dilekçesinde belirttiği çeklerin davacıya ödenip ödenmediği hususu üzerinde durulması için, kararın bozulması gerekeceği-