Davacı, “davalı belediye başkanlığına ait binanın alt katında bulunan otoparka yağmur sularının dolarak, davacı şirkete ait kasko sigortalı araca hasar verdiğini” belirtmiştir. BK. nun 58. maddesi uyarınca, bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı sorumludur. Bu maddedeki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk halidir. Diğer yandan özel hukuk sorumluluğu bakımından her zaman kusur unsurlarının bulunması zorunlu değildir. Bu gibi hallerde, zararın, hukuka aykırı bir davranıştan doğması yani objektif koşulu gerçekleştirmesi yeterli olup, ayrıca sübjektif koşula, kusura ihtiyaç yoktur. Özellikle kusursuz sorumluluk hallerinde durum böyledir. Zarar, ihmalden de kaynaklanabilir ve ihmali bulunanlar da zarardan sorumlu olur. Açıklanan nedenlerle BK. nun 58. maddesi uyarınca; bina malikinin meydana gelen zarardan kusursuz sorumlu olacağı-
Bankalarca verilen tüketici kredisinden doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Araç üçüncü bir kişinin kullanımında iken Trafik Denetleme Ekipleri tarafından trafikten men edilip davacı şirkete ait otoparka teslim edilmiştir. Bu durumda yanlar arasında TBK.’nun 561. maddesinde tanımlanan şekilde bir “saklama sözleşmesi” bulunmamaktadır. Davacı, yediemin sıfatı ile aracı otoparkta muhafaza ettiğini ileri sürmüş, mahkemece de trafikten men edilen araç için otopark ücretini belirleyen tarifeye göre hüküm kurulmuştur. Ancak, araç 1023 gün boyunca otoparkta tutulmuş olup, davalı bundan haberdar olmamıştır. Aracın emniyet görevlileri tarafından davacıya ait otoparkta bırakılması, davalı ile davacı arasında bir sözleşme bağı kuramayacağından, davacı ‘otopark tarife ücreti’ talep edemez. Davacının talep hakkı, ancak vekâletsiz iş görme hükümlerine dayanabilir. Yapılan iş, iş yapılanın menfaatine yapılmış olması itibarı ile davacı ancak, TBK.’nun 530. maddesine göre talepte bulunabilir. Bu yönde bilirkişi incelemesi yapılıp, sonucuna göre hüküm kurmak gerekeceği-
Davanın konusuz kalması halinde, dava tarihindeki haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekâlet ücretlerinden hangi tarafın, ne oranda sorumlu olacağı belirlenmek suretiyle hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı/alacaklı, davalı/borçlu belediyenin kepçe ile kaldırım ve bordür taşı çalışması yaparken, davacı/alacaklı Kuruma ait yer altı kablolarına zarar verdiği iddiasında bulunmuştur. Davalı/borçlu belediyenin eylemi B.K.nun 41. maddesinde ifadesini bulan haksız fiil niteliğindedir. Davacı/alacaklı zararın tahsili için ilamsız icra takibi yapmış olup, itiraz üzerine takip durmuş ve davacı süresinde itirazın iptali davası açmıştır. Bu durumda eldeki dava, İİK. nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemi ile açılıp; açıkça adli yargının görev alanında kalmakla, yasanın açıkça adli yargıyı görevli saydığı bu hal, idari yargının görev kapsamı dışında kaldığından, bu davanın adli yargıda görülmesi gerekeceği-
Takip tarihinden önce tüzel kişiliği sona eren Tansaş aleyhine yapılan icra takibi usulsüz olup; hakkında takip bulunmadığı halde Migros AŞ’ye ödeme emrinin tebliğ edilmiş olması da takibe geçerlilik kazandırmayacağından bu şirketin takip borçlusu olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı-
Yazılı olarak yapılması öngörülen gayrimenkul tellallığı sözleşmesinin sadece tek tarafça imzalanmasının yeterli olmayacağı, geçerlilik kazanması için taraflarca imzalanması gerektiği, aksi halde tek yanlı bir irade beyanı olup, tarafları bağlayıcı güçten yoksun bulunduğu gözetilmeden, “davanın kabulüne” karar verilmesi bozmayı gerektireceği-
İtirazın iptali davasının icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde açılması zorunluluğu olmayıp; bu davanın, genel yetki kurallarına göre belirlenen yer mahkemesinde de açılabileceği-
Borcun nakli için alacaklının açık muvafakati zorunlu olup, alacaklı davacının borcun nakli için açık muvafakati yoksa, nakil koşulları gerçekleşmediğinden, davalı abonenin sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği-
Genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire veya müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adli yargının görevi içinde bulunanların, 3533 sayılı yasada yazılı tahkim usulüne göre çözümleneceği-