Asıl davada talep edilen alacak alım satım ilişkisinden kaynaklanan cari hesap alacağı olup, likit bulunduğundan davacı yararına İİK.’ nun 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Dava konusu çeklerin muhatap banka dışındaki bankaların takas odası aracılığıyla tahsilinin istendiği, çek fotokopilerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6/son maddesi “takas odaları aracılığı ile ibraz edilmiş çekler için 10. maddede belirlenen miktarı dâhil kısmi ödeme yapılmaz…’’ hükmünü içermektedir. Bu durumda mahkemece anılan yasa hükmü gözetilmeden güvence bedellerinin ödenmesi gerektiğine dair kararının bozulması gerekeceği-
4582 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Yasasının 3.maddesindeki katılımcı tanımına ilişkin değişikliğin yürürlüğe girdiği 10.11.2008 gününden önce “katılımcı” sıfatı bulunmayan davalının, katılımcıların ödemekle yükümlü oldukları altyapı ödentilerinden ve bunun eki niteliğindeki faiz borcundan sorumlu tutulamayacakları-
Davacının icra takibinde talep ettiği alacağın içinde birikmiş temerrüt faizi de bulunduğundan, BK. nun 104/son maddesi hükmü gözetilerek, takip tarihinden itibaren asıl alacak üzerinden temerrüt faiz tahsiline imkân verecek şekilde hüküm kurulması gerekirken, anılan yasa hükmüne aykırı biçimde işlemiş temerrüt faizine takip tarihinden itibaren tekrar temerrüt faizi uygulamasına yol açacak şekilde hüküm tesis edilmesinin bozmayı gerektireceği-
BKnun 101/1 maddesine göre, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Dosya kapsamından davacının davalıya takip tarihinden önce temerrüde düşürdüğüne dair bir ihtarın veya yazının davalıya tebliğine dair bir belgeye rastlanılmadığından, asıl alacak üzerinden davanın kabulü ile takip tarihinden itibaren bu tutara faiz yürütülmesi gerekirken, temerrüt faizinin de tahsiline imkân verecek şekilde karar verilmesinin bozma gerektireceği-
Dava; ayıplı teslim edilen mallardan dolayı borçlu olunmadığı itirazı ile duran icra takibinin devamı için açılan itirazın iptali davasıdır. Taraflar tacir olup, TTK’ nun 20/3. maddesi uyarınca davalının ayıp ihbarını noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektup ya da telgrafla yapması gerektiğinden, tanıkla ispat yoluna gidilemeyeceği-
Mahkemece icra takibinden önce yapılan delil tespitindeki giderler ve vekâlet ücreti de asıl alacağa katılarak itirazın iptaline karar verilmiştir. Delil tespiti masrafları yargılama giderlerinden sayılmakta olup, mahkemece belirtilen masrafların, masraf dökümünde gösterilip davanın kabul ve reddedilen kısmına göre oranlanarak takdiri gerekirken, asıl alacağa katılarak hüküm altına alınmasının doğru olmayacağı-
Erken tahliye nedeni ile alacağın tayini yargılamayı gerektirdiğinden, icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmayacağı-
Ortada davalının imzasını içeren yazılı bir tellallık sözleşmesi olmadığından, davacının geçerli olmayan bu sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak iddiasında bulunamayacağı-
Davacının hesabından başka bir hesaba onun rızası olmadan internet aracılığı ile havaleler yapılması şeklinde gerçekleşen somut olayda, davacıya yüklenebilecek bir kusur somut delillerle kanıtlanabilmiş değildir. Davalı bankanın, internet bankacılığında günümüzün en son teknolojik gelişmelerinden yararlanmak sureti ile alması gereken güvenlik tedbirlerinin tümünü almamış olduğu, bundan dolayı davalının internet bankacılığı sisteminde güvenlik zafiyeti oluştuğu bilirkişi raporunda yer alan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, somut olay bakımından davacının şifresini 3. kişilere verdiğinin somut delilerle kanıtlanamamasına, şifreyi korumada özen yükümlülüğünü yerine getirmediği hususunun ispatlanamamış olması nedeni ile, davacıya sorumluluk yüklenilmesinin doğru olmamasına ve internet bankacılığı teknolojisinin imkân verdiği ek önlemleri almayan, özellikle havale alıcısına iki dakika içinde yedi ayrı havale dekontu düzenlenerek ödeme yapılmasının hayatın olağan akışına