Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir. Dosya kapsamından taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin tüketici kredisi olmayıp genel kredi sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır.Tüketici kredisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevlidir. Genel kredi sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda ise genel mahkemeler görevlidir. Yerel mahkemece verilen kredinin niteliği araştırılmamıştır. Bu durum karşısında verilen kredinin niteliği araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Mahkemece, “bilirkişi raporu ve sözleşmeye göre, resmi şekil şartına uyulmadığı için geçersiz sözleşmeye dayalı cezai şart istenemeyeceği gibi, davacının edimini ifa etmeye hazır olduğunu belirterek, davalı taraftan edimlerini yerine getirmesini istediğini kanıtlayamadığı” gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Her ne kadar dosya içindeki mevcut çeklerden, davalının zamanaşımına uğrayan çeklerin keşidecisi, davacının ise ciro yoluyla hamili olduğu görülmüş ise de, davacı dava dilekçesinde ve tüm yargılama aşamasında temel ilişkiye dayalı olarak alacaklı olduğunu iddia etmiş TTK. 644. maddesine dayalı olarak talepte bulunmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece davacının temel ilişkiye dayanması ve yukarda açıklanan hususlar gözetilerek ispat külfetinin tayini ile bir karar verilmesi gerekirken HMK’ nun 25. ve 26.(HUMK’ nun 75,74) maddelerinde düzenlenen “taraflarca getirilmesi ilkesi” ile “taleple bağlılık ilkesi” ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, faturalara dayalı alacağın tahsili için başlatılan takipte istenen işlemiş faiz ve fer’i alacaklarına yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Sözleşmede açık ve tereddüde yol açmayacak şekilde bir ödeme günü kararlaştırılmamıştır. Buna göre davacının işlemiş faiz talep edebilmesi için, takipten önce davalıyı BK’ nun 101 maddesi uyarınca temerrüde düşürmesi gerekir. Dosya içerisinde; davacının davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair delil bulunmamaktadır. Mahkemece, anılan bu hususlar gözetilmeksizin temerrüt faizine ilişkin itirazın iptali isteminin kabulü yerinde olmadığı gibi, dosyada bulunan ve davacı tarafından düzenlenen yazı içeriği bilirkişi raporunda irdelendiği halde, söz konusu yazı içeriğinin davaya etkisi üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını doğrudan mahkemede dava ederek haklı çıkması, alacağın likit ve muayyen olması gerekeceği-
Mahkemece, “yapılan yargılama sonunda, icra takibinde üç ayrı kredi sözleşmesine dayanıldığı halde kredi sözleşmelerinin müşterek borçlu müteselsil kefillerinin kısmen farklı olduğu, kredi sözleşmelerinin imzalanmasından sonra kredi kullandırıldığı, kullandırılan kredinin ödenmesinden sonra yeni kredi sözleşmesi düzenlendiği, ikinci kredi sözleşmesine göre kullandırılan kredinin ödenmesinden sonra bu kez üçüncü kredi sözleşmesinin düzenlendiği, bu sözleşmeye göre kullandırılan kredinin ödenmediğinin anlaşıldığı, her kredinin kullanımından önce ayrı bir sözleşme imzalandığından önceki sözleşmelere göre müşterek borçlu ve müteselsil kefil olanların sorumluluğunun kalmadığı her bir sözleşmenin müstakil sözleşme olduğu ve kullandırılan kredi sonucu bu sözleşmenin hükmünün sona erdiği” gerekçesi ile “asıl dava dosyasında davacının davalı M.A. hakkındaki davasının ve davalının tazminat isteminin reddine, birleşen dosya davalıları hakkında açılan davanın kısmen kabul edilmiş olmasında” yasay
İtirazın iptaline karar verildiği halde, aidat alacağının likit bir alacak olduğu hususu gözetilerek, İcra İflas Kanunu 67/2.maddesine göre, asıl alacağın yüzde kırkından (şimdi %20) aşağı olmamak üzere, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Yerel mahkeme gerekçesinde “bilirkişi raporunun hükme esas alınması gerektiğini” belirttiği halde, hüküm kısmında akdi faize hükmedilmemiş olduğu görülmüştür. Takipten önce temerrüt oluşmadığından, temerrüt faizi istenemez ise de, akdi faizin istenebileceği düşünülerek ve kefilin sorumluluğunun kefalet limiti ile sınırlı olduğu düşünülerek bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmalıdır. Öte yandan, alacak kredi sözleşmesine dayalı olup, likit nitelikte olduğundan icra inkâr tazminatına da hükmedilmesi gerekeceği-