Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
İİK.’ nun 67/3. maddesi uyarınca, “itiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise borçlu hakkında tazminata hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.” Somut olayda takibe tereke yönetim kurulu tarafından itiraz edildiğine göre, anılan yasa hükmü gözetilmeden icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takip konusu alacak genel kurul kararlarına dayanmakta olup, genel kurul kararları katılmasalar bile tüm üyeler için bağlayıcı olup, ayrıca tebliği gerekmediğinden alacağın davalı yönünden miktarı bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olduğu, mahkemece, dava konusu alacağın bu niteliğine göre, dava tarihi itibariyle itirazında haksızlığı belirlenen alacak tutarı üzerinden davacı yararına İİK'nun 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Dava itirazın iptali davası olup, takip talebine sıkı sıkıya bağlıdır. Somut olayda davacı işlemiş faiz talep etmemiştir. Hal böyle olunca mahkemece yazılı gerekçe ile her bir kesintiye, kesintiden itibaren avans faiz işletilerek işlemiş faize hükmedilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
492 sayılı Harçlar Kanunu’ nun 28/a maddesi uyarınca karar ve ilam harcının ¼’ ü peşin olarak alınır. Ayrıca, dava açılırken başvuru harcının da alınması gerekir. Aynı kanunun 32. maddesi gereğince harç alınmadıkça müteakip işlemler yapılmaz. Davacı banka harçtan muaf olmadığından davanın başında alınması gereken harçların yatırılması için kendisine süre verilmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekirken harç yatırılmadan yargılamaya devem edilip sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır. Harç ile ilgili işlemler tamamlandıktan sonra işin esasına girildiğinde davalının müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı sözleşmeler çerçevesinde sorumlu tutulabileceği, imzası bulunmayan sözleşmelerden dolayı sorumluluğuna gidilemeyeceği gözetilerek, mahkemece, banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi ya da bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılıp davalının sorumlu olup olmadığı yönünde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İİK. nun 67/2 maddesi hükmüne göre, kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Davacı takibinde haksız ise de kötüniyetle takip yaptığını gösterir delil dosyada bulunmamaktadır. Mahkemece bu yön gözetilmeden, davacının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmuş olmasının bozmayı gerektireceği-
Mahkemece, “davacının dosyaya sunduğu sevk irsaliyesinde ‘malı teslim alan’ olarak ismi bulunan şahsın davalı şirkette çalışmadığının anlaşıldığı, malın davalıya teslim edildiğinin şüpheli olduğu” gerekçesiyle “ispatlanamayan davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davacının önceki takibe konu ettiği faturaların ödenmediğini iddia etmesine rağmen, ilk takibe ilişkin itirazın iptali davası açmamış olduğu, bu konuda İİK’ nun 67. maddesinde düzenlenen bir yıllık dava açma süresinin hak düşürücü süre olduğu, davacının itirazın iptali davası açmadan takipten feragat edip, daha sonra davaya konu takibe konu etmesinin yasaya uygun olmadığı, ayrıca davacının başlattığı yeni takip tarihinde eski takibin de derdest olduğu, bu durumunda yasaya uygun bulunmadığı, yine, davalı ile vade farkına dair herhangi bir anlaşma sunulmadığından, davacının vade farkı da talep edemeyeceği” belirtilerek, “tüm bu nedenlerle davanın reddine” davacının açıkça kötü niyeti ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-