Dava, İİK.’ nun 67. maddesi gereğince faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız takibe davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı taraf takip dosyasında yasal süresi içinde sunduğu ödeme emrine itiraz dilekçesinde takibin yapıldığı icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, mahkemece davalı tarafın itirazı kabul edilerek, takibin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Oysa davalı taraf cevap dilekçesinde “takip konusu faturaların yanlar arasındaki krom madeni satışından kaynaklandığını” ileri sürmüş olup, bu durumda akdi ilişkiyi kabul etmiştir. O halde, İİK.’ nun 50. maddesi delaletiyle HUMK.’ nun 10 ve BK.’ nun 73. maddeleri gereğince sözleşmenin ifa edileceği yer olan davacı-alacaklının ikametgâhının bulunduğu yer icra daireleri takipte yetkili olacağından, mahkemece “takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Dava ve takibe konu çekte davacı son hamil, davalı ise keşideci olup, süresinde ibraz edilmediğinden, hamilin kambiyo hukukundan doğan hakları yitirilmiş ise de; TTK. nun 818. maddesi yollamasıyla aynı yasanın 732. maddesine göre, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde hamilin keşideciye başvurma hakkı bulunmaktadır. Bu durumda keşideci, “sebepsiz zenginleşmediğini” usulüne uygun delilerle kanıtlamakla yükümlüdür. Mahkemece bu yönlerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşerek, yazılı şekilde hüküm kurmasının bozmayı gerektireceği-
Davanın değeri dikkate alındığında işhanı ortak giderlerinin tahsili amacıyla yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptali davasında taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulu olmadığından dolayı 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası hükümleri uygulanmayıp uyuşmazlığın genel hükümlere tabi olacağı, icra takibine konu alacağın ise miktar itibariyle asliye hukuk mahkemesinin görevi kapsamında bulunduğu-
Davaya konu taşınmazlarda hisselerin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tescilinin talep olunduğu, mahkemece tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verildiğinin görüldüğü, bu durumda taşınmazın aynı ihtilaflı olduğundan ilamda hükmedilen vekalet ücreti alacağının takibe konulabilmesi için ilamın kesinleşmesinin gerekeceği-
Mahkemece, asıl borçlu şirketin çift imza ile temsil edilmesine rağmen genel kredi sözleşmesindeki asıl borçlu şirket hanesi altında bu şirketi temsilen davalının imzasının bulunduğu, ayrıca davalının kefil olarak da imza attığı, genel kredi sözleşmesinin şeklen geçersiz olmasına rağmen uygulanmış olması nedeniyle geçerli kabul edilmesi gerekeceği, davalı kefilin de bu durumu bilerek kefil olduğu, dolayısıyla kendisinin neden olduğu bu hukuki durumda kefaletin geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanımını teşkil edeceği, kefilin kefalet limiti sınırları içerisinde kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olacağı, bilirkişi tarafından hesaplanan alacak miktarı üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İcra takibine yapılan itirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verildiğinde tazminata hükmedileceği-
Takibe konu iş kazasından doğan manevi tazminat alacağının da İİK.'nun 179/b maddesinde sayılan imtiyazlı alacaklardan olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Borçlunun takibe itirazı giderilmeden alacaklının icra takip işlemi yapması mümkün olmadığı; bu nedenle borçlunun itirazı alacaklıya tebliğ edilmediği sürece hak düşürücü süreler ve zamanaşımı sürelerinin işlemeyeceği- TBK.' nun 154. maddesine göre, alacaklının icra takibine geçmesi ile zamanaşımının kesileceği ve zamanaşımının kesilmesi tarihinden itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı ve TBK. 156 uyarınca da icra takibi ile kesilen zamanaşımının takibe ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlayacağı-
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; genel kredi sözleşmesinde her ne kadar taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların halli için İstanbul icra daireleri ve mahkemeleri yetkili kılınmışsa da, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’ nun 17. maddesinde “yetki sözleşmesinin tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılabileceği” düzenlenmiş olduğundan, eldeki dosyada sözleşmedeki yetki şartının tacir olmayan davalı kefili bağlamayacağı, uyuşmazlığa genel yetki hükümlerinin uygulanması gerektiği, buna göre “davanın ya HMK.’nun 6. maddesine göre, davalının ikametgâhının bulunduğu İzmir mahkemelerinde ya da krediyi kullandıran banka şubesinin bulunduğu yerdeki Kadıköy mahkemelerinde açılması gerektiği halde, davanın İstanbul Asliye Ticaret mahkemesinde açıldığı, bu durumda seçim hakkının davalıya geçtiği, davalının ise yetkili yer olan İzmir mahkemelerini göstermiş olması nedeni ile, yetkili mahkemenin İzmir Ticaret Mahkemeleri olduğu” gerekçesiyle “mahkemenin yetkisizliğine karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili bulunan İzmir nöbetçi asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine” karar vermiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-