«İtirazın iptali» davasına, icra mahkemesinin (tetkik merciinin) değil, genel mahkemenin bakabileceği–
Kredi sözleşmesinde yer alan «dava açılması halinde davacı yararına % 50 avukatlık ücreti isteneceği» şeklindeki hükmün geçerli ve tarafları bağlayıcı olduğu–
İtirazın iptali davasına neden olan icra takibinin bir belgeye dayanması gerekmediği gibi, takibin dayanağı belgenin İİK’nun 68. maddesindeki yazılı belgelerden olması da gerekmediği–
Kredi sözleşmesine dayanılarak verilen teminat mektubunun riski doğmadığı halde bedelinin depo edilmesi ile ilgili olarak banka tarafından kredi borçlusu ve kefili hakkında genel haciz yolu ile ilâmsız takip yapılabileceği–
Kredi sözleşmesinin kefili tarafından, alacaklı bankaya ayrıca ipotek verilmiş olması halinde, İİK’nun 45 hükmünün kefil hakkında da uygulanacağı ve ipotek limiti üzerinden kalan -ve kefil olduğu miktar için- kefil hakkında genel haciz yolu ile takip yapılabileceği–
Dava dilekçesinde miktar olarak belirtilmeyen ve harcı da yatırılmamış olan icra inkâr tazminatı isteminin reddedilmesi halinde davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği–
Dava dilekçesinde hem “alacak” hem de “itirazın iptali” istenmiş olması halinde, mahkemece davacıya açtığı davanın “alacak davası”mı “itirazın iptali davası”mı olduğu hususunun açıklattırılması gerekeceği, kendi istek haklarda yani hem “alacağın tahsiline hem de itirazın iptaline” karar verilemeyeceği-
Takibin yetkili İcra Dairesi’nde yapılmamış olması dolayısıyla ortada Kanun’a uygun bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceğinden davacının açtığı itirazın iptali davasının dinlenmesine usulen olanak bulunmadığı, ancak itirazın iptali davasıyla güdülen amaç, alacağın varlığını saptamak ve saptanan bu miktara hükmedilmesini sağlamak olduğuna göre, mahkemece, bu davanın genel hükümler uyarınca açılmış bir alacak davası olarak kabulünün gerekeceği-