Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, 10.4.1992 gün, 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni oluşturacağı, bu durumda mahkemece yapılacak işin önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Kararların hüküm kısımları infaz edilecek olması nedeniyle kararın gerekçe ve hüküm fıkrası arasında mevcut bu çelişki HMK'nın 298/2. maddesi hükmüne aykırı olmuş, kararın bu nedenle bozulması gerektiği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, HMK'nun 298/2. maddesine uygun olarak karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece karar gerekçesinde; davalı tarafından takip dosyasında takibe konulan senedin, teminat senedi olmayıp davacının açık sebebi ile işverene borçlu bulunduğu tutar karşılığı düzenlediği senet olduğu anlaşıldığından menfi tespit davasının reddine; davacının borçlu olduğunu bilmesine rağmen yaptığı itirazın kötüniyetli olması sebebi ile %20 oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak söz konusu tazminat konusunda hüküm kurulmaması hatalı olup bu durumun hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturduğu, mahkemece bu şekilde çelişkili karar verilmesinin, 10.04.1992 tarih ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararına ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'nun 298/2. maddesine aykırı olduğu-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni oluşturduğu, bu durumda mahkemece yapılacak işin önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Davalının belirlenen tarihlerde uçuşları yaptığı, davacının ise davalı tarafa 10. 341,90 USD fazla ödeme yaptığı tespit edilmiş olmakla bozma ilamındaki eksiklikler giderildiğinden...'' şeklinde değerlendirme yapıldıktan sonra, hüküm kısmında ''asıl davada; bir önceki hüküm onanmadığı gibi bozma konusu da yapılmadığından davanın kabulü ile ..'' şeklinde yanılgılı ve gerekçe ile çelişkili şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Mahkemece bozma ilamı ile kurulan ilk hükmün ortadan kalkacağı gözetilerek, yeniden HMK. m. 297-298 hükümlerine uygun bir hüküm kurulması gerekeceği-
Gerekçede ıslah harcı yatırılmadığından faize ilişkin talebin ıslah edilmemiş sayılmasına karar verildiğinden söz edilirken, hüküm fıkrasında asıl dava davacıları bakımından hükmedilen maddi ve manevi tazminata faiz işletilmiş olmasının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298/2 maddesine göre mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturacağı, bu durumun usul ve yasaya uygun olmayan kararın bozulmasını gerektireceği, böyle bir durumun bozma nedeni oluşturacağına ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceğine, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunca 10/04/1992 gün ve 7/4 sayıyla karar verildiği, o halde, mahkemece yapılacak işin; önceki kısa kararla bağlı olmaksızın, kısa karara uygun olarak gerekçesini yeniden düzenlemek veya gerekçeye uygun nitelikte yeni bir kısa karar oluşturmak ve bu şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi gidermek olduğu-
Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanağın da olmadığı, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olmasının, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141.maddesi ile HMK.'nun yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratacağı, ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, re'sen gözetilmesinin yasa ile hakime yüklenmiş bir görev olduğu-
Davalılar vekili tarafından istinaf isteminde bulunulduğu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerekçe kısmında “Davalının tefhimle başlayan yasal 10 günlük istinaf süresi içinde vermiş olduğu istinaf dilekçesinde istinaf sebep ve gerekçelerini yazmadığı, ...istinaf yoluna başvuran davacı ve davalı dilekçesinde sebep ve gerekçe gösterilmediğinden istinaf başvurusunun usulden reddinin gerektiği” kabul edilmesine rağmen, hüküm fıkrasında davalılar vekilinin istinaf itirazları hakkında herhangi bir hüküm kurulmamasının gerekçeli karar ile hükmün çelişkili olmasına sebep olduğu-