Kararın, 21.01.2016 tarihinde temyiz eden davalı tarafa tebliğ edildiği halde temyiz dilekçesi temyiz süresi geçirildikten sonra 17.02.2016 tarihinde verilip kaydettirildiği, bu nedenle süre aşımı bakımından temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerektiği- Mahkemece gerekçe bölümünde geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığından davanın ön koşulun yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında davanın kabulü ile üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddine karar verildiğinden, hüküm ile gerekçenin çelişik olmasının doğru olmadığı-
İİK. mad. 277 vd. uyarınca doğrudan açılan tasarrufun iptali davaları genel mahkemelerde görüleceği, ancak, üçüncü kişi hacze dayalı istihkak davası açmışsa, davalı takip alacaklısının, geçici veya kesin aciz belgesi sunmak zorunda olmaksızın, bu davaya karşılık tasarrufun iptali davası açabileceği ve bu durumda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının istihkak davasına bakan icra mahkemesinde inceleneceği- Karşı davanın, HMK. mad. 133. gereğince cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek sureti ile açılacağı- Tasarrufun iptali davası cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava olarak açılmamış, istihkak davası ile birleşme talebi olan bağımsız bir dava olarak açılmışsa, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olacağı- Mahkemece gerekçe bölümünde, "eldeki davaya bakan icra hukuk mahkemesinin tasarrufun iptali konusunda karar vermeye yetkili ve görevli olmadığından davanın genel mahkemelerde görülmesi" gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında "dosyanın görevli .. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine" karar verilmesinin çelişkili olduğu-
HMK mad. 298/2 gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun ve tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerektiği, aksi durumda yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacağı- Asıl olan tefhim edilen kısa karar olup, gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratacağı ve gerekçeli kararın yok hükmünde olacağı-
Hizmet sözleşmelerinin içeriği ve altındaki imzalar konusunda davalıların isticvaplarına karar verildiği, usulüne uygun ihtarlı isticvap davetiyesine rağmen davalılar duruşmalara katılmadıkları, bu durumda, hizmet sözleşmeleri içeriklerinin doğru olduğu ve altındaki imzaların davalılara ait olduğunun kabulü gerektiği- Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olmasının mutlak bozma nedeni oluşturacağı- Davacı asıl işveren, İş. K. mad. 2/6 hükmüne dayalı sorumluluğu nedeniyle dava dışı işçiye ihbar ve kıdem tazminatı vs. ödemiş ise de, davacının bu tazminatlardan sorumluluğu, anılan Yasa maddesine göre işçilere karşı olan bir sorumluluk olup, taşeron ile asıl işveren arasındaki birbirlerine karşı olan sorumluluğu içermeyen anılan düzenlemenin dava konusu olaya uygulanamayacağı- Davalıların kıdem tazminatı alacağı ile ilgili olarak davacıya karşı olan sorumluluğu sözleşmede farklı bir düzenleme yok ise kural olarak kendi dönemi ile sınırlı bulunduğu ve ihbar tazminatından son işverenin sorumlu olduğu, davalıların kıdem ve ihbar tazminatına ilişkin sorumluluğunun buna göre belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, adı geçen davalı şirketlerin sorumlu olduğu miktarlar yönünden yarı oranında davacının sorumlu tutularak indirim yapılmasının hatalı olduğu-
Gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna açıkça aykırı olduğu-
Gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunduğu gibi hükmün de kendi içinde çelişkili olması sebebiyle mahkemece verilen kararın bozulması gerektiği-
22. HD. 20.02.2019 T. E: 2017/20281, K: 3806-
Davacı borçlu davalı alacaklı banka aleyhine menfi tespit davası açmış ise de, banka takipteki alacağın davadan önce Varlık A.Ş.’ye temlik etmiş, dava tarihi itibariyle bankanın pasif dava ehliyeti bulunmadığı ancak dava dilekçesinin bankaya tebliği üzerine temlik alan Varlık A.Ş.'nin davaya cevap vermiş olduğu ve böylece davayı benimsediğinden davanın başlangıçta bankaya açılmış olmasının HMK. mad. 124 gereğince davalı taraf sıfatında yanılgı kabul edilebileceği- Karar başlığında temlik eden davalı bankanın yeniden davalı gösterilmesinin atalı olduğu- Dava devam ederken temlik alan Varlık A.Ş. takip dosyasını bu kez bir başka Varlık Yönetim A.Ş.’ye temlik ettiğinden, ve bu yeni temlik alan şirketin de katılma suretiyle tüzel kişiliği sona erdiğinden gerekçeli kararda önceki şirketin gösterilmiş olmasının hatalı olduğu- Menfi tespit davasında, davacının borcunun bulunmadığı ve menfi tespit istediği kısım değil borçlu olduğu kısım üzerinden olumlu tespite karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Duruşmada verilen kısa kararda şikayetin reddine, gerekçeli kararda ise şikayetin kabulüne karar verilmesi ile çelişki yaratıldığı, gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olduğu, HMK'nun 298/2. maddesi ile 10.4.1992 gün ve 7/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca anılan husus bozma nedeni olmakla; kararın, çelişki giderilerek yeniden hüküm kurulması için bozulması gerekeceği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, HMK'nin 298/2. maddesi hükmüne uygun şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerektiği-