Hükümlerin kurulmasında esas olanın kısa karar olduğu, gerekçeli karar ile kısa kararın uyumlu olması gerekeceği-
Kısa kararı ile gerekçeli kararın birbiri ile çelişkili olmasının usul yönünden bozma sebebi oluşturacağı, mahkemece HMK 298/2 hükmü esas alınarak çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Mahkemece, gerekçe kısmında ‘’yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden tarafların dosyadaki haklılık durumları belirlenip erişilecek sonuca göre, davacının yargılama giderleri ile karşı taraf vekalet ücreti ile sorumlu tutulması gerekeceği’’ belirtilmesine karşın hüküm kısmında davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedildiği, bu durumda hüküm ile gerekçe arasında çelişki olduğundan kararın bozulması gerektiği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari kredi sözleşmesinden kaynaklandığı bu nedenle uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki kanun hükümlerine göre çözülmesinin mümkün olmadığı, davacının bankaya sunmuş olduğu dilekçeyle kredilerin erken kapatılması için alınacak komisyonların bilgisi dahilinde olduğunu ve kesilecek tutarı da kabul ettiğini bildirdiği hal böyleyken haksız yapılan bir kesintiden söz edilemeyeceği- Karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetleneceği-
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma nedeni olacağı içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak işin; bozmadan sonra kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibaret olacağı-
Mahkemece; kısa kararda velayeti anneye verilen ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulması yönünde karar verilmemişken, gerekçeli kararda ortak çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış ve bu durum tek başına bozma sebebi olduğundan; mahkemenin 10.04.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözeterek yeniden karar oluşturması gerektiği-
Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerektiği-
Tedbir ve iştirak nafakası yönünden, tefhim edilen kısa karar ve buna uygun yazılan gerekçeli kararın hüküm fıkrası ile gerekçe de çelişki yaratıldığından, mahkemece verilen bu kararın bozulması gerektiği-
Mahkemece kısa kararda itirazın kaldırılması talebinin kabulü ile birlikte borçlu aleyhine tazminata karar verildiği halde, gerekçeli kararda davanın reddine karar verilerek, alacaklı aleyhine tazminat takdirine yer olmadığına hükmedildiği; bu suretle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluştuğundan, mahkemece HMK'nun 298/2. maddesine uygun olarak karar verilmek üzere usul ve yasaya aykırı hükmün bozulması gerekeceği-
Kısa kararda velayeti anneye verilen ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmadığı halde, gerekçeli kararda ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına hükmedilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmasının diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olduğu-