Mahkemece kısa kararda “Davacı kadın lehine ara kararı ile hükmedilmiş olan aylık 300,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına” karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararın hüküm kısmında “Davacı kadın lehine ara kararı ile hükmedilmiş olan aylık 300,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına (talepten vazgeçilmiş olduğundan karar tarihi itibariyle kaldırılmasına)” karar verilmesi ve kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmasının diğer yönler incelenmeden tek basına bozma sebebi olduğu-
Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki dahi tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerektiği-
Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olduğundan; mahkemenin, 10.04.1992 tarihli 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilerek yeniden karar oluşturması gerektiği-
Mahkemece kısa kararda "davalı-karşı davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile 40.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın, davacı karşı davalıdan alınarak, davalı karşı davacıya ödenmesine" karar verildiği halde gerekçeli kararın hüküm kısmının 4. bendinde kısa karardaki ile aynı şekilde davalı-karşı davacı lehine 40.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiş ve tekrar 5.bentte davalı-karşı davacı lehine 80.000-TL maddi ve 40.000-TL manevi tazminata hükmedilerek kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmasının tek başına bozma sebebi olduğu-
Mahkemece; kısa kararda davalı baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki düzenlenmediği halde gerekçeli kararın hüküm kısmında davalı ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki düzenlenmesine karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmasının, diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olduğu-
Hükümlerin kurulmasında esas olanın kısa karar olduğu, gerekçeli karar ile kısa kararın uyumlu olması gerekeceği-
Kısa kararı ile gerekçeli kararın birbiri ile çelişkili olmasının usul yönünden bozma sebebi oluşturacağı, mahkemece HMK 298/2 hükmü esas alınarak çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari kredi sözleşmesinden kaynaklandığı bu nedenle uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki kanun hükümlerine göre çözülmesinin mümkün olmadığı, davacının bankaya sunmuş olduğu dilekçeyle kredilerin erken kapatılması için alınacak komisyonların bilgisi dahilinde olduğunu ve kesilecek tutarı da kabul ettiğini bildirdiği hal böyleyken haksız yapılan bir kesintiden söz edilemeyeceği- Karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetleneceği-
Mahkemece, gerekçe kısmında ‘’yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden tarafların dosyadaki haklılık durumları belirlenip erişilecek sonuca göre, davacının yargılama giderleri ile karşı taraf vekalet ücreti ile sorumlu tutulması gerekeceği’’ belirtilmesine karşın hüküm kısmında davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedildiği, bu durumda hüküm ile gerekçe arasında çelişki olduğundan kararın bozulması gerektiği-
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma nedeni olacağı içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak işin; bozmadan sonra kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibaret olacağı-