Çevre yolu yapım çalışmaları nedeniyle davaya konu taşınmazda kamulaştırma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise kamulaştırma alanının hangi taşınmazları kapsadığı, çekişmeli muhdesatların bulunduğu taşınmazın kamulaştırma sahası içerisinde kalıp kalmadığı kamulaştırma işlemlerinden etkilenip etkilenmeyeceği tespit edilmediğinden, mahkemece, kamulaştırma haritalarının getirtilmesi, muhdesatların bulunduğu taşınmazın kamulaştırma alanı içerisinde kalıp kalmadığının saptanması, muhdesatların bulunduğu taşınmazın tam olarak hangi alanda kaldığının belirlenerek aynı krokide ayrıntılı ve denetime elverişli olacak şekilde gösterilerek sonuca gidilmesi gerekeceği-
Spor federasyonlarının organ ve kurullarının, sporun yönetilmesi ve disiplinine ilişkin olarak ihtar, kınama, para cezası, küme düşürme, hak mahrumiyeti, ligden ihraç, tescil iptali, üyeliğin askıya alınması ve üyelikten ihraç gibi bunun yanı sıra sporun yönetilmesine yönelik statü, talimat ve benzeri hukuki düzenlemeleri, müsabakaların icrasına, tatiline, ertelenmesine gibi verdikleri tüm kararlarına karşı sadece zorunlu tahkim yoluna gidilebileceği- Zorunlu Tahkim Kurullarının kararlarının kesin olduğu ve bu kararlara karşı istinaf, temyiz, karar düzeltme gibi kanun yollarına başvurulamayacağı, bu kararların hukuka aykırı olduğu iddiasıyla tespit, iptal ve tazminat davası açılması mümkün olmadığı- Kulüp, sporcu, teknik adam, sağlık personeli, menajer ve maç organizatörü gibi sporla ilgili kişilerin kendi aralarında imzaladıkları transfer, geçici transfer, menajerlik, hizmet, vekalet ve maç organizatörlüğü gibi tüm sözleşmelerden kaynaklanan alacak iddia ve talepleri ile mali haklar, sporun yönetilmesi ve disiplinine ilişkin olmadığından bu kapsam dışında olacağı- Bu çerçevedeki uyuşmazlıklar ya yargı mercileri nezdinde dava yoluyla ya da tarafların tercihine göre, karşılıklı yazılı mutabakatları ile yargı denetimine tabi olmak üzere spor federasyonlarının kurulları önünde de çözülebileceği-
Davacının, karayolunda seyir halinde iken davalı tarafından yapılan kanal üzerindeki köprünün çökmesi sonucu aracının hasara uğradığı iddiasında bulunduğu, buna göre; uyuşmazlığın Kara Yolları Trafik Kanunu kapsamında olduğu anlaşıldığından, eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargı olacağı için mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davalı Genel Müdürlük ile kararı aleyhine temyiz ettiği kurum bir kamu tüzel kişiliği ve kural olarak işlem ve eylemlerinin kamusal nitelik taşıdığı, davalı Genel Müdürlük ve ilgilinin yasa ile kendisine verilmiş bulunan görevi gereği gibi yerine getirmediği ileri sürülmüş olup, görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğinde olduğu, idarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İYUK'nun 2/1-b maddesi gereğince; idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gerektiği, görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden dikkate alınacağından, Devlet Su İşleri ve diğer davalı yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin doğru görülmediği-
Davacıların, dava dilekçesinde istemin ileri sürülmesi sırasında, 08/08/2013 tarihinde davacı sürücünün sevk ve idaresinde bulunan araca plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün çarptığı, çarpmanın etkisiyle davacı sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek şarampole yuvarlandığı, davalı belediyenin karayoluna korkuluk yapmaması nedeniyle kazanın sonuçlarına katkı sağladığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğu anlaşılmakla; eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olacağı, mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davacının dava dilekçesinde 2013–2014 eğitim-öğretim yılında ilgili Kadın Çocuk Hastalıkları Hastanesinde staj yaptığını ileri sürdüğü, ancak mahkemece, davacının 2014-2015 eğitim-öğretim yılında özel bir hastanede staj yaptığının bildirildiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verildiği anlaşılmakla; mahkemece, davacının eğitim gördüğü okul müdürlüğünden ve staj yaptığını iddia ettiği kurumdan 2013–2014 eğitim öğretim yılına ait staj dosyası getirtilip değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davacının ameliyat edildiği hastane, söz konusu cemaat tarafından kurulmuş özel bir hastane ve Vakıflar Kanunu hükümlerine tabi ve mensuplarınca seçilen yönetim kurullarınca idare edilen ve yönetilen bir cemaat vakfı olup; Vakıflar Genel Müdürlüğünün kanundan kaynaklı genel denetim yetkisinin, bu vakfa kamu tüzel kişisi sıfatı kazandırmayacağı, hastanenin özel hukuk tüzel kişisi olduğundan eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu; özel hastanenin, özel hukuk hükümlerine göre çalışanı olan diğer davalı doktora da davada husumet düşmekte ve bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince işin esasına girilerek varılacak sonuca göre uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği-
Haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada; davacının ilgili devletin haksız fiil sebebiyle sorumluluğuna dayandığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin özel hukuktan kaynaklanan bu haksız fiil bakımından 3. kişi durumunda bulunduğu, tazminat isteğinin, İYUK'nun 2. maddesinde belirtildiği şekliyle idarenin herhangi bir işlem ve eyleminden kaynaklanmadığı gibi tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçiminin belirlenmesi yetkisine ve idarenin bu yöndeki işlemlerine yönelik de olmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın ilgili devlete izafeten ifa edilmesi sorumluluğunu üstlendiği, somut olay bakımından kanunlarla düzenlenmiş ve miktarı belli, idarece kendiliğinden ödenmesi gereken bir alacaktan henüz bahsedilemeyeceği, alacakların miktarının ancak tazminat davalarının sonuçlanmasına göre tespit edilebileceği, hukuki istikrar ve içtihat birliği bakımından da adli yargının görevli olmasının benimsenmesi gerektiği gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, bu yön nazara alınmaksızın yargı yolu caiz olmadığından bahisle görevsizlik kararı verilmiş olmasının doğru olmayıp, kararın bozulması gerektiği-
Birlik üyeliğinden ihraç kararının iptaline ilişkin davada, taraflardan davacı yanın tacir olmayıp gerçek şahıs olduğu, o halde, dava tarihi itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK'nın 5. maddesi uyarınca işbu davaya bakma görevi ticaret mahkemesine ait olmayıp, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu dikkate alınarak HMK'nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Birlik üyeliğinden ihraç kararının iptaline ilişkin davada, taraflardan davacı yan tacir olmayıp gerçek şahıs olduğundan, ayrıca dava 6102 Sayılı TTK' nın madde 4/1 kapsamındaki nisbi ticari dava olmadığından, Ticaret Mahkemesi görevli olmayıp, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu dikkate alınarak HMK'nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-