Yerel mahkemece, orman yangını nedeniyle açılan tazminat davasının yargılamasının yapıldığı ve yangına sebebiyet veren kişilerin tespit edilememesi nedeniyle davanın reddine karar verildiği, dolayısıyla davalılardan .........’nun tazminattan sorumlu tutulmadığı, bu nedenle davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin .......... tarihli ......... esas ve .......... karar sayılı ilamı ile “............ Asliye Hukuk Mahkemesinin .......... değişik iş sayılı dosyasında yapılan tespit ve alınan bilirkişi raporları ile mahkemece alınan bilirkişi raporları ve dosyada mevcut diğer tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; davalılardan ..........'na ait ve diğer davalıların çalıştırıldığı çiftlikte yakılan ateşin, gerekli tedbirlerin alınmamış olması nedeniyle bitişikteki ormana sirayet etmesi sonucu yangının meydana geldiği, davalıların kusur durumlarının da araştırılarak, zararın kapsamı belirlenmek suretiyle sonuca gidilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozma kararı verildiği, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği ve kararın tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşıldığından, söz konusu dosyada davalılardan ............ aleyhine tazminata hükmedildiğine ve karar da kesinleştiğine göre davacının muvazaaya dayalı eldeki davayı açmakta hukuki yararının olduğunun kabulü gerekeceği, bu nedenle tüm deliller birlikte değerlendirilerek muvazaa konusunda gerekli araştırma yapılarak davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğinden davanın husumetten reddi gerektiği-
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği, bozma kararında davalı TCDD Genel Müdürlüğü yönünden davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde mahkemece, anılan davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davacı tarafından asliye hukuk mahkemesinde dava açılmış olup, yargılama devam ederken arabulucuya başvurulduğu ve tarafların uzlaşmadığına dair tutanak düzenlendiği olayda; asliye hukuk mahkemesi dosyasında, ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirtilerek görevsizlik kararı verildiği, istisnai olarak görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerektiği-
Hukuki yararın, 6100 sayılı HMK.’nun 114/1-h maddesinde dava şartları arasında düzenlenmiş olduğu; kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekeceği; ancak bu hukuki yararın meşru ve kişisel bir yarar olması, dava açıldığı sırada doğmuş ve güncel olması, meşru ve hukuken korunmaya değer olması ve karar kesinleşinceye kadar da devam etmesi gerektiği-
Her ne kadar Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararında hükmün görev yönünden bozulmasına karar verilmiş ve mahkemece de bozmaya uyularak davada iş mahkemesinin görevli olması nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bozma ilamında, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin göreve ilişkin kesinleşen bozma ilamının dikkate alınmamış olmasının Dairemizce maddi hata olarak değerlendirildiği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğundan usuli kazanılmış hakkın istisnalarından olup kararın bozulmasına engel teşkil etmeyeceği, şu halde; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bozma ilamına uyularak verilen görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddi kararı usul ve yasaya uygun düşmediğinden, HMK'nın 23/2 maddesi uyarınca bağlayıcı nitelikte bulunan Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin davanın genel mahkemede çözümlenmesi doğrultusundaki kararı gereği, mahkemece esasa girilerek inceleme yapılması, delillerin toplanıp değerlendirilmesi ve talep hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
İşçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği-
Mahkemece yapılacak işin, davalı karşı davacı şirketin davanın devamı sırasında terkin edilmekle dava ehliyetini kaybettiği anlaşıldığından bu hususu araştırıp terkin gerçekleşmiş ve davalı-karşı davacı şirket halen ihya edilmemiş ise davalı-karşı davacı şirket hakkındaki tasfiye ve terkin işlemleri iş bu dava sonuçlanıncaya kadar yapılamayacağından, davacı-karşı davalılar vekiline davalı-karşı davacı şirketin ihyasını sağlamak üzere makul ve kesin bir süre verilip ihyasını sağladıktan sonra yargılamaya devam ederek sonucuna uygun bir karar vermekten ibaret olduğu-
Mahkemece alınması gereken maktu ve nispi harcın verilen kesin sürede ikmal edilmemiş olması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve süresi içinde harç ikmaliyle yenilenme yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kesinleşen (önceki) Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile iktisadi işletme tarafından yapılan borca itirazın şikayetçi borçlu Dernek adına yapıldığı ve geçerli olduğu kabul edildiğinden, daha sonra borçlunun ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesi ve yapılan itirazın geçerli sayılmasına yönelik şikayette hukuki yararının bulunmadığı- Aynı takipte, borçlu adına yapılmış iki ayrı geçerli itiraz olduğunun kabul edilemeyeceği-