Uyuşmazlığın özünde dava konusu taşınmazın idarece yapılan satışına dayanak teşkil eden zilyetlik tespiti işleminin hukuka uygun olup olmadığı, buradan hareketle haklarındaki dava tefrik edilen kişiler adına oluşturulan tapu kayıtlarının yolsuz olup olmadığı noktalarında toplandığı, davacının isteminin de öncelikle tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminata yönelik olduğu gözetildiğinde davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu-
Yargılama sırasında öldüğü anlaşılan davalının veraset ilamındaki mirasçılarına dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek yöntemine uygun şekilde taraf teşkili sağlanması, bundan sonra tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Hukuki yararın davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut olması yeterli olmayıp dava sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar hukuki yararın devamı gerekeceği-
Mahkemece, şikayetçi/davacı tarafça ihtarata rağmen harcın kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle HMK'nin m.114/(1).g. maddesi uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle aynı Kanun'un 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş olduğu da nazara alınarak, alacaklı tarafından açılan ve icra mahkemesince genel hükümler uyarınca incelenen tazminat davası reddedildiğine ve üçüncü kişi de kendisini vekil ile temsil ettirdiğine göre, mahkemece, şikayetçi alacaklı aleyhine maktu vekalet ücretinin takdir ve tayini gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
İhtiyati tedbir isteyen davacı, davalı tarafından icra takibine konulan çek ile henüz takibe konulmadığını beyan ettiği iki adet dava konusu çekin sahteliği iddiası ile açmış olduğu menfi tespit-çek istirdadı davasında, HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin teminatsız olarak durdurulmasına ve takibe konulmamış dava konusu iki adet diğer çekin takibe konu edilmemesine dair tedbir kararı verilmesini talep etmiş olup, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verildiği, kararı ihtiyati tedbir isteyen davacının da istinaf etmesi üzerine; istinaf incelemesinin HMK'nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapıldığı- Her ne kadar ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de; uyaptan yapılan denetimde daha sonraki süreçte ilk derece mahkemesince talep üzerine ihtiyati tedbir kararı verildiği, buna göre istinaf inceleme tarihi itibariyle davacı istinafının konusuz kaldığı-
Şikayetçinin, taşınmazın eski maliki olup, takipten evvel, taşınmazını ipotekle birlikte üçüncü kişiye sattığı, tapu sicilindeki ilgili sıfatına haiz olmadığı gibi, ihaleye pey süren kişi de olmadığı, ayrıca şikayetçinin, ipoteğe esas kredi sözleşmesinde asıl borçlu sıfatının da olmadığı, şikayetçinin takibe konu ipoteğe esas kredi sözleşmesinde kefil olmasının ya da satış ilanının fuzuli şekilde kendisine de tebliğ edilmiş olmasının ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği, 6100 sayılı HMK'nun 114/1-d maddesi uyarınca, aktif husumet ehliyeti bulunmayan şikayetçinin açtığı davada dava şartı gerçekleşmediğinden, bu hususun her aşamada kamu düzeni nedeniyle re'sen değerlendirilmesi gerekeceği- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine şikayete konu taşınmazın ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nun 353/1-b-2 ve 356 maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, para cezası kaldırılmak suretiyle düzeltilip yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Takip dosyasında taraf olmayıp hacizde üçüncü kişi olan kişinin, aktif husumet ehliyeti bulunmadığı ve bu nedenle üçüncü kişinin ("borçlu şirketin takip tarihinden önce ticari sicil kayıtlarından terkin edilmiş olmasına rağmen İcra Müdürlüğünce haciz kararı verilmesinin usulsüz olduğunu iddia ederek İcra Müdürlüğünün haciz işlemi yapılmasına ilişkin kararının kaldırılmasına" ilişkin) şikayetinin reddi gerektiği-
Kabule göre ise; muhdesatın tespiti davalarında, davanın konusu (müddeabih) muhdesat iddiasını kabul etmeyen davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup, buna göre, yargılama sonucunda hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK'nin 326/2. madddesi uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinden davalıların tapudaki hisseleri ile HMK’nin 312, Harçlar Kanunu’nun 22. ve karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gözönünde bulundurulmak suretiyle hüküm kurulması gerektiği-
Davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu kapsamında tazminat istemine ilişkin olduğu, 09/03/2019 tarihinde dava konusu kazanın gerçekleştiği anlaşıldığından, eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu-
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu durumu tespit eden haciz tutanağının da geçici aciz vesikası niteliğinde olduğu- Davalı borçlunun bilinen adresinde yapılan hacizde davalı borçlunun hazır bulunduğu ve borçluya ait hacze kabil mal bulunamadığının tutanak altına alındığı anlaşıldığından, söz konusu haciz tutanağının aciz vesikası hükmünde olduğu- Borçlu hakkında alınmış bir aciz vesikası olmaması ve İİK. mad. 105 kapsamında yapılmış bir haczin de bulunmaması halinde tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine ile maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-