Keşif ve bilirkişi için ücretinin istenen avans delil ikamesi avansı niteliğinde olduğu, süresinde yatırılmaması halinde delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılacağı- Kesin süreye ilişkin ara kararın her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması, yapılacak işler teker teker belirtilmesi gerektiği- Mahkemece, "Keşif ve bilirkişi ücretini yatırmak üzere iki haftalık süre verildiği, yatırmadığı takdirde keşif deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği, belirlenen süre içerisinde gerekli avans ve giderler yatırılmadığı" gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, hesap edilecek bilirkişi ve keşif giderleri "tek tek belirlenmek suretiyle" ara karar oluşturulması, bu ara karar doğrultusunda keşif giderlerinin yatırılması için "kesin süre" verilmesi, belirlenen kesin sürenin sonuçları hakkında tarafların uyarılması, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesi halinde ise, (delilden vazgeçmiş sayılmaya ilişkin) HMK. 324 gereğince işlem yapılması gerektiği-
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevli oldukları; açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davaların, genel mahkemelerin görevine girdiği- Buna karşın özel mahkemelerin, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevli oldukları- Şirket aleyhine açılan işçilik alacaklarının tahsili davasının sonuçlandırılmadığı, davalı borçlu "davacının ortağı olduğu bu şirkette sigortasız işçi olduğunu" savunmuş ve mahkemece de bu iddiaya dayanılarak hüküm tesis edilmiş ise de, davalının ceza yargılamasında şikayetçi olarak verdiği ifadelerinin devamında "perakende satmak için şirketten çay aldığı sırada bedelini ödeyememesi nedeniyle boş teminat senedi verdiği" şeklinde açıklama getirdiği dikkate alındığında, senedin işçi-işveren ilişkisi çerçevesinde verildiğinin ve bu sebeple iş mahkemelerinin görevli olduğunun kabul edilemeyeceği-
3533 sayılı Kanun'un 1. maddesine göre, genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adli yargının görevi içinde bulunanların bu kanunda yazılı tahkim usulüne göre çözümleneceği-
KTK'nın 97. maddesindeki başvuru koşulları arasında Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun rapor ile sigortacıya başvuru koşulu söz konusu olmadığı, davacı tarafça sigorta şirketine ............ tarihinde başvurulduğu, yanı sıra yazılı başvuru hususu belirli bir süre verilerek tamamlanabilecek dava şartı niteliğinde olmakla, İtiraz Hakem Heyetince, davalı vekilinin anılan yöne ilişkin itirazlarının reddi ile sair itirazlarının incelenmesi ve talepte alınması gerekli sağlık raporu aldırılması sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile HMK'nın 30. madde hükmü gözetilmeden ve hak arama özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisi olup yine bunlardan birisi olan mahkemeye erişim haklarını engeller biçimde düzenlendiği anlaşılan KTK 97. madde değişikliğindeki madde gerekçesinde gösterilen "yargının yükünün hafifletilmesi" gibi kamu yararı barındırmayan Yasa değişikliği gerekçe gösterilerek ve de eksik yorumlanarak yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Kamu tüzel kişiliğini haiz olan davalının, davacının okul ücretinin taksitlendirilmesi istemini reddetmesi nedeniyle davacıyı zarara uğrattığının ileri sürüldüğü, şu halde davanın görüm ve çözüm yerinin idari yargı yerleri olduğu-
Eldeki haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan maddi tazminat istemli davada ileri sürülen sahtelik iddiasının, belirtilen dava sırasında ileri sürülmesinin ve incelenmesinin gerekli olduğu, davalı tarafından davacı aleyhine evvelden açılmış bir eda davasının bulunduğu, davacının anılan eda davasında ileri sürülen bir delile ilişkin olarak sahtelik iddiasında bulunmasının ve ayrı bir tespit davasına konu etmesinde hukuki yararının bulunmadığı-
SSK Genel Müdürlüğü tarafından prim alacakları nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin Kurum'un alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi olduğu-
Trafik kazası nedeniyle ödenen tazminatın rücuan tahsili istemine ilişkin davada, davalının kazaya neden olan aracın işleteni veya başka sıfatı ile değil, hizmet kusuruna dayanarak tazminat talebinde bulunulduğuna göre, idari yargı görevli olduğundan, davalı aleyhine açılan dava yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmesi gerekeceği-
Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Ek davanın asıl dava kesinleşmeden açılmasına yasal bir engelin bulunmadığı, açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında, eldeki dava ile ilk dava arasında derdestlikten söz etmenin mümkün olmadığı-