Davalıların çekişme konusu taşınmazda davacıya ait taşınmazı işgal ederek kullandıkları iddiasına dayalı olarak açıldığına, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebinde bulunulduğuna göre anılan isteğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın çözümünün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde bulunduğu- Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden tensiben görevsizlik kararı verilmesinin HMK'nin 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturduğu-
Hakem kararının iptali istemi- Kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacağı, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacağı, buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacağı- 15/03/2018 tarihli 7101 s. K. ile 5235 s. K.'da yapılan değişiklikle Bölge Adliye Mahkemeleri, "hakem kararlarının iptali" davalarına ilk derece mahkemesi olarak bakacağından mahkemece Bölge Adliye Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle HMK. mad. 114/c ve 115/2 uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Asli müdahale davası ile eldeki davanın konusu, sebebi ve taraflarının aynı olduğu, işbu davanın açıldığı tarihte asli müdahale davasının derdest olduğu ve henüz kesinleşmediği, derdestlik dava şartı olup yargılamanın her aşamasında resen göz önünde tutulması gerektiği, derdestlik nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği-
İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı arasındaki ecrimisil talebine ilişkin davada, dava konusu taşınmazda, malik ... Vakfı olduğundan ve davacı da malik olmayıp mazbut vakfı idare eden kurum (Kanuni Temsil) olduğundan uyuşmazlığın 3533 sayılı Yasa'ya göre değil genel mahkemede çözülmesi gerektiği-
Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre de, muhafaza masraflarının tespitinde yedieminin kendi tarifesi değil Adalet Bakanlığınca belirlenen tarifenin uygulanacağına ilişkin bu belirlemenin genel mahkemelere ait olacağı, bu nedenle mahkemece asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, aracın muhafaza edilmemesi halinde MTV alacağının ödenmesi dahi mümkün olamayacağından yediemin alacağının İİK'nın 138/2. fıkrası gereğince tüm alacaklıları ilgilendiren masraf olduğundan, MTV alacağına önceliğinin olduğu, ancak muhafaza için alınacak bu ücretin tespitinde Adalet Bakanlığına ait depo ve garajlarda muhafaza edilen mallar için alınacak ücret tarifesi hakkında tebliğin 3 ve 4. maddeleri nazara alınması gerektiği dikkate alınarak sıra cetveli düzenlenirken yediemin için anılan tarifenin 4. maddesinde belirtilen azami haddi aşmayacak şekilde ücret belirlenmesi gerekeceği-
Dava şartlarının HMK 114. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göreHMK 114/1-h maddesi gereğince davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmasının dava şartı olarak düzenlendiği- HMK 115 maddesi gereğince mahkemece dava şartlarını var olup olmadığının yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı ve dava şartının noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin öngörüldüğü- Davacının dava açmakta hukuki yararının varlığı dava şartı olması nedeni ile davacı idarenin alacağına dayanak mahkeme kararının davalının temel haklarından olan Anayasa 35 ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 1 No’lu Ek Protokolün 1. maddesi ile korunma altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmiş olması ve bu ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasının zorunlu olması dikkate alındığında davacı tarafından başlatılan icra takip dosyasında alacağın tahsilinin sağlanabilmesi amacı ile açılan bu tasarrufun iptali davasında davacı idarenin davalı tarafından yapılan tasarrufların iptalini istemekte hukuki yararı bulunmadığı kanaatine varılmakla davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacıya noksan dava harcının ikmali için süre verilmeden, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Aleyhine dava açılan DSİ Genel Müdürlüğü taşınmazın maliki olmadığı gibi, davanın açılmasına sebep olacak bir eylemde de bulunmadığından, mahkemece davalı olarak gösterilen DSİ Genel Müdürlüğü'ne karşı açılan davanın husumet yokluğu reddine karar verilmesi gerekirken, davalı DSİ yönünden de davanın esasına girilerek yazılı şekilde redde ilişkin hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece veraset belgesi getirtilerek anılan davacıdan başka mirasçıların bulunması halinde diğer mirasçıların HMK'nın 59 ve 60. madde hükümleri uyarınca davaya dahil edilmeleri ve asil olarak katılmaları halinde davaya onaylarının alınması ya da dava dışı diğer mirasçıların davayı açan vekile usulüne uygun şekilde vekaletname vermelerinin sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde terekeye temsilci atanması için davayı takip eden davacı ...’a süre verilmesi ve tayin edilecek tereke temsilcisi marifetiyle davanın yürütülmesinin sağlanması, davayı açan mirasçı tarafından diğer mirasçıların davaya muvafakatlarının alınması için davaya dahil ettirilmemesi ya da diğer mirasçılarca davayı takip eden vekile verilmiş vekaletnamelerin sunulmaması ya da davayı açan anılan mirasçının terekeye temsilci atanması için dava açmaması durumunda davanın aktif taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava şartı, kamu düzeni ile ilgili olduğundan davacı tarafça ileri sürülmese dahi mahkemece; tereke adına dava açmayan ve taşınmazın babasından kaldığını ileri süren davacıdan bu devir hakkında açıklama istenmesi, taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda, bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra iddianın ileri sürülüş şekline göre, öncelikle dava şartı üzerinde durulması, çekişme konusu taşınmazın halen elbirliği mülkiyetinde ve davacının zilyetliğinin tereke adına olduğunun anlaşılması durumunda, davacı tereke adına dava açmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi, taşınmazın tereke malı olmadığının saptanması yani tüm mirasçılarının katılımıyla yapılan terekenin paylaşımı ile satış yada bağışla davacıya intikal ettiğinin davacının zilyetliğinin kendi nam ve hesabına olduğunun tespit edilmesi halinde ise davacının kullandığı/zilyetliğindeki yer yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-