İcra Mahkemelerinin, önlerine gelen uyuşmazlığı hızlı ve seri olan takip hukuku kurallarına göre çözümlerken, genel mahkemede görülen menfi tespit davasının sonuçlanmasını bekletici mesele yapmaz ise de genel mahkemenin menfi tespit davasının kabulüne yönelik kesinleşmiş hükmünü HMK 114/1-i maddesi gereğince göz ardı edemeyeceği, ........ Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile davacının takibe dayanak bono nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verildiğinin, kararın ............ tarihinde kesinleştiğinin görüldüğü, o halde mahkemece genel mahkemenin kesinleşen menfi tespitin kabulüne dair kararına uygun olarak borca itirazın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece; davalılara husumet yöneltilmesine neden olan bağımsız bölümler ile davacıya sigortalı konutun kullanımındaki taşınmazda davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçilmediği anlaşılmakla, KMK'nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle ana taşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılıp kullanılmadığının ve buna göre mahkemenin görevli olup olmadığının araştırılması, üçte ikilik kısmının kullanılmadığının ve mahkemenin görevsiz olduğunun anlaşılması halinde görevli asliye hukuk mahkemesince davaya bakılmak üzere HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi, aksi durumda; mahkemenin görevli olduğunun anlaşılması halinde ise işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekeceği-
2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerektiği-
Şikayetçinin taşınmazın eski maliki olup, takipten evvel taşınmazı ipotekle birlikte ............Ltd. Şti'ye sattığından alacaklı tarafından ........... tarihinde ............... Ltd. Şti hakkında takibe devam edilmesi yönünde talepte bulunulduğunun görüldüğü, bu durumda şikayetçinin tapu sicilinde ilgili sıfatına haiz olmadığı gibi ihalede pey süren kişi de olmadığı, ayrıca, şikayetçinin ipoteğe esas kredi sözleşmesinde asıl borçlu sıfatının da olmadığı, şikayetçinin, takibe konu ipoteğe esas kredi sözleşmesinde kefil olmasının ya da satış ilanının fuzuli şekilde kendisine tebliğ edilmiş olmasının kendisine ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği, buna göre, Bölge Adliye Mahkemesince, söz konusu taşınmaz yönünden de ihalenin feshi istemini esastan reddeden ilk derece mahkemesi kararının, düzeltilerek, istemin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nun 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararının, para cezası kaldırılmak suretiyle düzeltilip yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, davacı vekiline diğer arsa sahiplerinin muvafakatlarını sağlamak üzere bir sonraki celseye kadar süre verilmiş ve dava dışı arsa sahiplerine davaya ilişkin muvafakatlarını beyan etmeleri için tebligatlar çıkarılmış, diğer arsa sahipleri gelerek davaya muvafakat etmemiş olduklarından davaya muvafakat vermeyen davacı dışındaki paydaş ve diğer arsa sahiplerine karşa eldeki dava ile birleştirilmek üzere dava açması için davacıya süre verilip, açılacak dava birleştirilerek taraf teşkili yapıldaktan sonra işin esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinde durulmadan eksik inceleme ile aktif husumet yokluğundan davanın reddinin hatalı olduğu-
Şikayet konusu taşınmazın muhammen bedelinin 130.000 TL, satış bedelinin 200.100 TL olduğunun, ihale bedelinin muhammen bedelin üzerinde olduğunun görüldüğü, bu durumda, şikayetçi borçlu yönünden zarar unsuru gerçekleşmediğinden, borçlunun bu taşınmaza yönelik ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedeli olan 200.100 TL’nin %10’u oranında da para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, para cezası yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, ilk derece mahkemesince yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Davacının inşa ettiği natamam binanın, inşaat sözleşmesinin tarafı olmayan ve arsayı malikinden satın alan davalıya satıldığı, bu durumda; davalıya husumet düşmediği, davacının evvelce arsa sahipleri aleyhine dava açtığı ve bu nedenle gabin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi ve ayrıca TBK 28. maddesi gereğince, davacının sözleşme ile bağlı olmadığını ve edimin geri verilmesini isteyebileceği gibi edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini de isteyebileceği gözetilmeden ve inşaatın davalıya satıldığı tarih itibariyle değeri belirlenerek davacının iddiası bu yönden değerlendirilmeden karar verilmesinin doğru olmadığı-
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğunun kabul edildiği-
Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 s. K. ile 6446 s. K.’da yapılan değişiklik ve eklemeler ile davanın konusuz kaldığı ve davanın açıldığı tarih itibariyle davacının haklı bulunduğu kayıp kaçak bedelinden kaynaklı istirdat davasında, davalının yargılama gideri ve vekalet ücreti ile sorumlu olduğu; davanın konusuz kalması nedeniyle, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu belirlenen davacı yararına (davaya konu edilen tutar gözetilerek) maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davacının tapu iptali ve tescil davasının HMK 114/1-h maddesi ve 115 maddeleri gereğince hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verildiği, bu haliyle, eldeki dava muvazaa sebebiyle tapu iptal ve tescili istemine ilişkin olmasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm kısmının 1. bendinde dava konusu maddi tazminat olan bir başka mahkemenin kararından bahsedilerek, “............. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ....... Esas ve ........ Karar sayılı kararının kaldırılmasına” hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı, ne var ki bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmediği-