SSK Genel Müdürlüğü tarafından prim alacakları nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin Kurum'un alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi olduğu-
Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli  davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Trafik kazası nedeniyle ödenen tazminatın rücuan tahsili istemine ilişkin davada, davalının kazaya neden olan aracın işleteni veya başka sıfatı ile değil, hizmet kusuruna dayanarak tazminat talebinde bulunulduğuna göre, idari yargı görevli olduğundan, davalı aleyhine açılan dava yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmesi gerekeceği-
Ek davanın asıl dava kesinleşmeden açılmasına yasal bir engelin bulunmadığı, açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında, eldeki dava ile ilk dava arasında derdestlikten söz etmenin mümkün olmadığı-
Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin davada, davalı Sağlık Bakanlığı kamu tüzel kişisi olup, tacir sayılmayacağı bu nedenle TTK'nın 4. maddesi gereği uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığı, davalı tacir olmadığından davaya bakmaya ticaret mahkemesi değil asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu-
Davalının .......Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile kısıtlanarak vesayet altına alındığı ve yargılama sırasında tüm tebligatların davalı kısıtlı adına çıkarıldığı, buna göre, husumetin davalı kısıtlının vasisine yöneltilmesi gerekirken, davalı kısıtlıya yöneltilerek hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğu-
Davacının aracında oluşan hasar, aşırı yağan yağmurdan dolayı derenin taşması suretiyle meydana geldiğine göre 2560 sayılı Kanun’un 2 ve 25. maddeleri gereğince davalı İSKİ tarafından yetki ve görevi dahilinde bulunan yağmur sularının toplanıp yerleşim yerlerinden uzaklaştırılamaması nedeniyle derenin taşması sonucu meydana gelen zararlardan dolayı İSKİ Genel Müdürlüğü'nün sorumlu tutulabilmesinin mümkün olduğu-
Kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi'nde çözümleneceği-
Davalı sigorta şirketi tarafından tevdi mahalline tevdi edilen işyeri sigorta poliçe bedelinin davacı şirkete ait olduğunun tespit edilerek sigorta tazminatının davacı şirket kayyum hesabına aktarılması, yatırılan para üzerindeki tedbirin kaldırılması istemine ilişkin davada, dain mürtehin hakkı sahibi davalı bankanın iflas eden davacı şirketten olan alacağını iflas masasına kaydettirdiği, davalı banka ile davacı müflis şirket arasında menfaat çatışması olduğu hususları da birlikte değerlendirildiğinde, davacının aktif dava ehliyetinin var olduğu kabul edilerek, davacı şirketin ............ tarihinde iflasına karar verildiği de göz önünde bulundurulup davanın iflas idaresi memuruna davacı sıfatı ile yöneltilerek davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davacı taraf icrai bir karar tesisi talep etmekle açılan davanın bir eda davası olduğu icrai bir karar verilebileceği göz önününe alınarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirme ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, satış bedelinin, muhammen bedelin üzerinde olması halinde, ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekeceği; bu durumda şikayetçinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunmadığı- HMK'nun dava şartlarını düzenleyen 114.maddesinin (h) bendi ile "davacının dava açmakta hukuki yararının olması gerektiği" hüküm altına alındığı- HMK'nun 115/1. maddesine hükmü uyarınca; mahkeme, dava (takip) şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırabileceği gibi, taraflar da dava (takip) şartı noksanlığını takibin her aşamasında süreye tabi olmadan ileri sürebilecekleri-