Çekişmesiz yargı işi olan tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi ve tapu kayıt maliki ile aynı kişi olduğunun tespiti taleplerine sulh hukuk mahkemelerince bakılması gerekeceği-
Gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulacağı ve TMK mad. 1010 anlamında tasarruf yetkisinin kısıtlanacağı, bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale geleceği- HMK mad.12 uyarınca taşınmazın aynına ilişkin davalarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu-
Davacı taraf, kısıtlı olan adına sulh hukuk mahkemesinin dosyasında ek kararla dava açmak için izin aldıklarını belirttiğinden, mahkemeden dava açmak için izin alınıp alınmadığının soruşturulması, eğer izin alınmamışsa, bu eksikliğin tamamlanması için -HMK. mad. 115/2 gereğince- davacı tarafa kesin süre verilmesi ve bunun sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Doğru sicil oluşturma ilkesinin bir sonucu olarak, yeni oluşan parseller üzerinden hüküm kurulması gerektiği halde hukuki dayanağı kalmayan başka bir deyişle yeni mahalle oluşumu nedeniyle revizyon gören ve kaydı kapatılan kadastral parseller üzerinden karar verilemeyeceği, devletin sicil oluşturmadan kaynaklanan görevi, kamu düzeniyle ilgili olduğundan hakim tarafından re’sen gözetilmesi gerekeceği- Tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkin davada, dava konusu taşınmazların bir kısım payları “M. H. oğlu M.. A..” adına kayıtlı olup bu kaydın nüfus bilgileri ile uyumlu olduğundan, davacının bu taşınmazlar yönünden dava açmakta hukuki yararının bulunduğunu söyleyebilme imkanının olmadığı-
Kamu alacağının genel haciz yoluyla takip edilemeyeceğine ya da dava konusu yapılamayacağına ilişkin yasal düzenleme bulunmadığından, bu konuda seçimlik hakkı bulunan davacının 6183 s. AATUHK. uyarınca tahsil yoluna başvurabileceği gibi genel haciz yoluyla takip ya da dava yoluna da başvurabileceği gözetilerek işin esası incelenip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali istemini inceleme görevinin İİK. mad. 142/1 uyarınca "asliye hukuk mahkemesi"ne ait olduğu- Davacı alacaklıların alacak tutarları ve yargılama giderleri, davalıya ayrılan paydan daha az olduğundan, davacı alacaklıların alacaklarını karşılamaya yeteceği ve bu durumda mahkemece, asıl ve her bir birleşen dava yönünden, davalıya ayrılan payın ilgili dosyadaki yargılama giderleri ve vekalet ücreti dahil olmak üzere önce davacıya ait icra dosyalarına ödenmesi, artan kısım bulunması halinde davalıya bırakılmasına karar verilmesi gerektiği-
Davacı, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeniyle protokol ile dava dışı şahıstan devraldığı daire ve ortak alanlardaki eksik ve ayıplı işlerin tahsilini istediği, davacı ile davalı arasında akdi ilişkinin bulunmadığı, davacının konutu dava dışı 3. şahıstan satın aldığı anlaşıldığından, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Türk Medeni Kanunu'nun 194'ncü maddesinin üçüncü fıkrası, 6.2.2014 tarihli 6518 sayılı Kanunla değiştirilmiş, yapılan değişiklikle, aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eşin, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini, tapu müdürlüğünden isteyebileceği kabul edildiği, bu değişiklik 6518 sayılı Kanun, 19.2.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmakla aynı tarihte yürürlüğe girdiğinden, anılan yasal değişiklikten sonra, tapu müdürlüğünün, talebi hukuken veya fiilen yerine getirmediği belgelendirilmedikçe, malik olmayan eşin tapu kütüğüne konutla ilgili şerh konulmasını doğrudan dava yoluyla istemekte artık hukuki yararı olmadığı, çünkü aynı sonucu tapu müdürlüğüne yapacağı başvuruyla elde etmesi imkanı dahilinde olduğu, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartı (HMK m 114/1-h) olup davanın her aşamasında ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın hakim tarafından kendiliğinden gözetileceği(HMK. m 115/1)-
Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile icra takibinde, borçlunun tüm itiraz ve şikayetlerini icra dairesine bildirmesinin zorunlu olduğu-
Davacıların murislerinin yasal mirasçıları oldukları ve murisler hakkında verilen gaiplik ve kayyım atanmasına ilişkin kararların kaldırılmasına karar verilmesini talep ettikleri davada, murise ait olan ve kayyım tarafından yönetilen taşınmazlardan bir kısmının daha önce satılıp bedelinin Hazineye aktarıldığı ve kayyımlık kararlarının ek kararla kaldırıldığı anlaşılmakla, dava konusu edilen taşınmazlar üzerinde mevcut bulunan kayyımlık ve gaiplik kararları yönünden davanın kabulü ile ek karar ile kayyımlık kararının kaldırılmasına karar verilen taşınmazlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına ve gaiplik kararı ile birlikte Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlar yönünden ise Hazinenin davada taraf olmaması ve taşınmazların Hazine adına tescil edilmiş olması nedeniyle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-