Davalı idarenin %75 oranından bulunan hizmet kusuru nedeni ile çift taraflı kaza sonucu yaralanan davacılar için davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davada mahkemece, davanın esasına girilip karar verilmiş ise de, Karayolları Genel Müdürlüğü kamu tüzel kişisi olup, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı- Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olduğundan, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İYUK. mad. 2 uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiği-
Şikayetçinin alacağının tamamen tahsil etmiş olduğunun belirlenmesi halinde, "şikayetçinin sıra cetvelinin iptalini istemekte hukuki yararının kalmadığı" gerekçesiyle HMK. mad. 114/1-h ve 115/2 uyarınca dava şartı noksanlığından şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline karşı şikayette bulunulması halinde, mahkemece, takdir hakkının yargılamanın duruşma yapılarak görülmesinden kullanılması ve ilgililerin duruşmaya çağrılması gerektiği- Şikayette hasım gösterilmemesi ya da eksik veya yanlış kişiye husumet tevcih edilmesi talebin reddini gerektirmeyeceğinden, mahkemece şikayetçiye sıra cetvelinde sadece kendisine pay ayrılan diğer alacaklılara husumet tevcihi yönünde HMK. mad. 119/2 uyarınca kesin süre verilip bu alacaklıların da davaya dahil edilmesi, duruşma açılması, şikayet dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek, taraf teşkilinin sağlanması, varsa savunma ve delilleri değerlendirilerek uyuşmazlığın incelenmesi gerekirken, taraf teşkili yapılmadan dosya üzerinden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Belediyelerin de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumluluklarının özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı- Kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkin davada belediyenin hizmet kusuruna dayanıldığından idari yargı yoluna başvurulması gerektiği-
Gerekli uyarı ve işaretleme yapılmadan orta refüj çalışması için sol şerit üzerine dökülmüş bulunan kum yığınına çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası sonunda sigortalıya ödenen bedelin tahsili için Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı açılan davada görevli yargı kolunun İdare Mahkemeleri olduğu-
Zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminata dair açılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada; sürücünün alkollü olmasının tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmeyeceği; böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükünün TTK. mad.1409 hükmü gereğince sigortacıya düşeceği- Poliçe genel şartlarının B.4/2 nci maddesinde “ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir” hükmünün mevcut olduğu; o halde davacı sigortacının söz konusu davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan âkidine karşı açabileceği; olay tarihinde sigorta sözleşmesinin tarafı olan davalı sigortalı hakkındaki davanın pasif sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı vekili,dava dilekçesinde açıkça tahliye isteminde bulunmamış olup, takip talebinde tahliye istenmesi, borçluya örnek 13 ödeme emri gönderilmesi yada dava dilekçesinde itirazın iptaline ve takibin devamı isteminde bulunulmasının, tahliye isteminde de bulunulduğu anlamına gelmeyeceği- Tahliye davası ayrı bir dava olup dava dilekçesinde açıkça tahliye isteminin yazılması gerektiğinden, davacının ıslah talebinin kabul edilemeyeceği-
Davalı-karşı davacının, dava dışı şirketin kendisine karşı olan elektrik borçlarından davacı-karşı davalı şirketin borçlu olduğunun tespitine dair iş bu tespit davasını açmakta hukuki yararının bulunmadığı, zira bu yönde bir hukuki ilişkinin varlığına ve bunun sonuçlarına ilişkin iddiaların açılacak bir eda davasında ileri sürülerek çözüme kavuşturulabileceği, hal böyle olunca mahkemece; davalı-karşı davacının talepleri yönünden tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı göz önünde bulundurularak, karşı davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için HMK. mad. 120/2 gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğunun net olarak belirlenmesi ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılması gerektiği, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmezse, ancak o takdirde davanın, "dava şartı yokluğu" sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- İtiraz dilekçesi ekinde sunulan dekonta göre, 150 TL tutarındaki paranın PTT havalesi ile mahkemeye gönderildiği, tensip tutanağının birinci maddesi ile de gider avansının yatırıldığı anlaşıldığından, icra mahkemesince dava dilekçesinin kabulüne karar verildiği, 10.3.2015 tarihli celsede ise, borçlu vekilinin, gider avansını yatırmış oldukları, ancak iade edilmiş olması halinde tekrar yatıracaklarını beyan etmesi üzerine, mahkeme ara kararı ile; "davacı vekilince posta havalesi ile gönderilen avansın iade edilmiş olması durumunda, mahkeme veznesine 150 TL yatırması için iki hafta süre verilmesine" karar verildiği anlaşıldığından, başlangıçta borçlunun gider avansını yatırdığı ve fakat PTT'den iade edildiği anlaşıldığına göre; HMK. mad. 120/2. maddesi gereğince gider avansını yatırmak üzere borçluya HMK. mad. 94'e uygun süre verilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken, borçluya kesin süre verilmeksizin ve avansın "gider" avansı olduğu belirtilmeksizin sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
Dava konusu olayda anlaşmazlığın, 5510 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden evvel Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının hizmet süresinin tespiti ile bu süre üzerinden kıdem tazminatı ve ikramiye ödenmesi ve kıdemine uygun olarak maaş bağlanması gerektiğinin tespiti ve eksik ödenen maaşların hak kazanıldığı tarihten itibaren faizi ile birlikte ödenmesinin tespitine ilişkin olup, bu istemin çözümünün idari yargının görev sahasına girdiği nazara alınarak, 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesi gereğince dava şartı olan ''yargı yolunun caiz olmaması'' sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
TBK 19. uyarınca muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. mad.  283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden yetki verilmesi gerektiği- Davacılar haksız fiille ilgili olarak davalı aleyhine tazminat davası açtıklarından, davanın sonucu beklenerek davacılar lehine tazminata hükmedildiği takdirde, davalılar arasındaki dava konusu taşınmazın satış işleminin muvazaalı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-