Sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerektiği- İİK. mad. 168 uyarınca kambiyo senetlerine özgü takip şeklinde 10 günlük ödeme süresi geçmeden kesin haciz konulamayacağından, henüz kesin haciz yetkisine sahip olmayan alacaklının ihtiyati haczinin 5 günlük itiraz ve şikayet süresinin geçmesiyle değil, İİK'nın 264. maddesi uyarınca 10 günlük ödeme süresinin geçmesiyle kesinleşeceği ve sıra cetveli açısından kesin haczin hüküm ve sonuçlarını doğuracağı- Paylaşıma konu hak ediş bedelinin icra dosyasına girdiği tarih itibariyle ihtiyati haczin kesin hacze dönüşüp dönüşmediğinin araştırılması, hak ediş bedelinin dosyaya girdiği tarih itibariyle ihtiyati haczi kesin hacze dönüşmemiş ise sıra cetveline itirazda bulunmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, sıra cetveline itiraz davasının HMK. mad.  114/1-h ve 115/2 uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı- Alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi gerektiği- Davalı alacağının daha önce doğmuş olup, sonraki tarihte doğan davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı-
İki davanın konusu ve taraflarının konumu farklı olduğundan, derdestlik nedeniyle eldeki davanın, dava şartı yokluğundan reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Sıra cetveline ilişkin şikayetin kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmesi gerektiği- İhtiyati veya kesin haciz, tasarruf yetkisini kısıtlayan bir cebri icra müessesesi olduğudan, haczedilmiş paranın temliki, haciz alacaklısına karşı ileri sürülemeyeceği- Şikayet olunanın, hak ediş alacağının bir kısmını şikayetçi vergi dairesi ve diğer şikayet olunanların haczinden önce temlik aldığı, bu temlik nedeniyle temlik edilen miktar üzerinde diğer alacaklıların tasarruf yetkisinin kalmadığı görüldüğünden, bu miktar üzerine haciz koyduramayacakları, şikayetçinin hakediş alacağının bu kısmı yönünden geçerli bir haciz işleminin bulunmadığı, bu kısım yönünden de sıra cetvelinin iptalini istemekte hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayet olunan yönünden şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi feshedilmediğine ve davacının sözleşme ilişkisine yönelik davalının muaraza yarattığı ileri sürülerek, muarazanın önlenmesi, sözleşmede yer alan haksız şartların tespiti ile iptali ve ileriye yönelik talep de bulunduğuna göre, davanın Tüketici Hakem Heyetine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesinde görülmesinin gerektiği, bu nedenle dava şartının da oluştuğu-
Caminin kamu malı olması nedeniyle satışına karar verilemeyeceği- Cami ve müştemilatının usulen ifraz ettirilmesi için davacıya mehil verilmesi ve taşınmazın geri kalan kısmının satılmasına karar verilmesi gerekirken taşınmazın üzerinde bulunan cami ve müştemilatı dikkate alınmaksızın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesi doğru görülmeyerek hükmün bu sebeple bozulması gerektiği-
Davaya konu talebin, idari işlem ve eylemlerden doğan zarar niteliğinde bulunduğu; tam yargı davasının konusunu oluşturduğu; bu davalara bakma görevinin idari yargı yerine ait olduğu, HMK. mad. 114. uyarınca da yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyetinin mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetileceği; mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmesi gerektiği-
Kira sözleşmesinin taraflarının kira sözleşmesini imzalayan kişiler olduğu; kiracının eşi olduğu anlaşılan diğer davalının kiralananı çalıştırıp işletmesinin ona kiracılık sıfatı vermeyeceği-
1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi) kapsamında 28.02.2000-28.02.2009 tarihleri arası sigortalılığın tespiti istemine ilişkin davada, davacının dava tarihinden önce 01.10.2008-28.02.2009 tarihleri arası 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında sigortalı olarak tescili olduğu anlaşılmakla, bu süreler yönünden davacının hukuki yararı bulunmadığının belirgin olması nedeniyle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabileceği, öte yandan alacaklı tarafından alacağın miktar ve değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabileceği- Hakimin takdir alanına giren manevi tazminatın takdiri indirime tabi fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti, cezai şart, sözleşmenin kalan süresine ait ücret gibi alacakların başlangıçta tam olarak ve tamamen belirlenmesinin mümkün olmadığı-
Dava konusu tapusuz taşınmaz imar planında park ve spor alanı olarak belirtilmiş olup hakkında kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davacının güncel hukuki yararının bulunduğundan söz edilemeyeceği ve mahkemece muhdesatın tespiti isteği yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine (HMK 115) karar verilmesi gerektiği-