Taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi feshedilmediğine ve davacının sözleşme ilişkisine yönelik davalının muaraza yarattığı ileri sürülerek, muarazanın önlenmesi, sözleşmede yer alan haksız şartların tespiti ile iptali ve ileriye yönelik talep de bulunduğuna göre, davanın Tüketici Hakem Heyetine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesi'nde görülmesi gerekeceği, bu nedenle dava şartının da oluştuğu-
Davalı; dava konusu taşınmazı encümen kararı ile davalı belediyeden alan şahsın dava dışı kişi olduğunu, davacının ise söz konusu taşınmaz ile ilgili davalı belediyeye ödeme yapmadığı gibi herhangi bir hukuku ilişkide de bulunmadığını, bu nedenle davacının davalı belediyeye husumet yöneltilmesinin mümkün bulunmadığını belirterek husumet itirazında bulunduğundan, mahkemece; öncelikle, davalının husumete yönelik itirazı değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı şirketin muamele merkezi değişikliğinin dava tarihinden sonra ilan edildiği, 3. kişiler açısından ilandan önce bu değişikliğin hüküm ifade etmeyeceği, dava tarihi itibariyle davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yer itibariyle mahkemenin kesin yetkisine ilişkin dava şartı yokluğundan HMK'nın 114/1-ç ve 115/2. maddeleri uyarınca iflasın ertelenmesine ilişkin davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- İflas erteleme talebi ile ilgili ilanlar yapılmış ve kayyım atanmış ise de, kayyım atanmasına ilişkin karar ile kayyımın mahkemece belirlenmiş görevi ve yetkilerinin ve bunların sınırlarının ilanı ve ticaret siciline tescili ile erteleme talebinin ticaret siciline tescili gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin karar verilmesinin, İİK'nın 179/a maddesi hükmüne aykırı olduğu-
Davacının davalı iş yerinde çalıştığı, taraflar arasında brüt ücret miktarında uyuşmazlık bulunduğu, kıdem ve ihbar tazminatlarının giydirilmiş ücret üzerinden, fazla mesai ücreti, genel tatili, hafta tatili ve izin alacağının işveren elindeki kayıtlarla hesaplanması gerektiği, bu nedenle alacakların başlangıçta belirsiz olduğu, açıkça belirli olmayan ve tartışmalı alacaklar ise kısmi eda külli tespit davası konusu yapılabileceğinden, mahkemece yazılı gerekçe ve yasaya aykırı olarak süre verilmeden hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dosya içeriğine göre davacının davalı iş yerinde çalıştığının, brüt ücret miktarında uyumazlık bulunduğunun, fazla mesai ücreti, hafta tatili ve genel tatil ücret alacağının işveren elindeki kayıtlarla hesaplanması gerektiğinin, bu nedenle alacakların başlangıçta belirsiz olduğunun anlaşıldığı, açıkça belirli olmayan ve tartışmalı alacaklar ise kısmi eda külli tespit davası konusu yapılabileceğinden, mahkemece yazılı gerekçe ve yasaya aykırı olarak sürede verilmeden hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İcra mahkemesince, imzaya itirazda bulunan borçlu vekiline gider avansının yatırılması için yasaya uygun olarak iki haftalık "kesin süre" verilmesi gerektiği; davacı borçlu vekiline Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak kesin süreye uyulmaması halinde, "dava şartı yokluğu" nedeniyle "davanın usulden reddine karar verileceği" yolunda ihtarname tebliğ edilmeden " gider avansının yatırılmaması" nedeniyle "davanın reddine" karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı- Gider avansı, dava şartlarından olup (HMK. mad. 114/9), HMK. mad.115/2 uyarınca, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus belirtilmeden "davanın reddine" şeklinde hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu-
Davacıların davalı yüklenici ile bir akdi ilişkisinin olup olmadığı, dolayısıyla aktif dava husumetlerinin (taraf olma ehliyetlerinin) bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Davalının cevap dilekçesinde ve temyiz itirazlarında da ileri sürülen bu husus, HMK. mad. 114/1-d uyarınca “dava şartı” niteliğinde olup, mahkemece re'sen araştırılması gerektiği-
Dava dilekçesindeki nitelendirmeye göre talepbin müdahalenin önlenmesi olduğu ve davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, bu durumda iddia ve karşı savunmanın değerlendirilmesinin Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması gerektiği-
Davalı kooperatifin üyeliğine bağlı olarak tahsis edilen dairenin tapu kaydının iptali ve tescili, mümkün olmazsa tazminatın tahsiline ilişkin davada, dava tarihinde yürürlükte bulunan HMK'nın 14/2. maddesi uyarınca, kooperatif ile üyeleri arasındaki davaların kooperatifin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekeceği, bu yetki kuralı kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı olup, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece re'sen dikkate alınması gerekeceği, TMK'nın 51. maddesine göre hükmi şahsın yerleşim yerinin, anasözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça işlerinin yöneltildiği yer olduğu-
Kira alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve temerrüt nedeniyle tahliye istemlerine ilişkin davada; kira sözleşmesinin tarafı B.O. olup A.K.'nın, B.O. adına hareket ederek temsil yetkisine göre sözleşmeyi imzaladığı; buna göre kira sözleşmesinden kaynaklanan alacağın da temsil edilen B.O. yönünden hukuki sonuç doğuracağı; B.O. adına hareket ettiği anlaşılan A.K.’ın şahsen icra takibi başlatarak itirazın iptali davasını açmış olmasında aktif husumet ehliyeti bulunmadığı; bu durumda mahkemece davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-