Bir alacaklının, kendi sırasına veya iflâs hukuku kurallarının yanlış uygulandığına (şikayet) değil, kendi alacağı hakkında nedenleri gösterilerek verilen red veya kısmen kabul kararının esasına (kayıt ve kabul davası açarak) veya bir başka alacaklının alacağına veya onun sırasına (kayıt terkin davası açarak) itiraz ediyorsa ticaret mahkemesine dava açması gerekeceği- Şikayetçi, şikayet olunanın iflas sıra cetvelinde yer alan alacağına ve alacağın sırasına yönelik bir itirazda bulunduğundan, kayıt terkin davası niteliğinde olan bu dosyada İcra mahkemesinin görevli olmadığı, İİK'nın 235/2. maddesince Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği-
Yurtdışı sigorta mercii tarafından ödenen gelir, aylık ve ödeneklerin haczi için, takibin kesinleşmiş olmasının ve -5580 s. K.'nun değişik 93. maddesinin yürürlük tarihi olan- 28.02.2009 tarihi sonrasında borçlunun haciz tarihinden önce hacze muvafakatinin arandığı- İcra kefilinin kendisi yönünden henüz takip kesinleşmeden maaş haczine muvafakat etmesinin geçersiz olduğu- Davalı olarak gösterilen şirketin davalı sıfatı bulunmadığından bu şirket yönünden davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören HMK. mad.138 hükmünün, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı- Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olmasının gerekli olduğu- Ön incelemenin, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının (HMK. mad.137/1) açıkça öngörülmüş olduğu- Dava dilekçesinin, davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden davanın reddine kararı verilmesinin, hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturacağı- Açıklanan düzenlemeler karşısında, dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesinden sonra öninceleme aşamasında, sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, "dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmeden, dosya üzerinden hak düşürücü süreye ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi feshedilmediğine ve davacının sözleşme ilişkisine yönelik davalının muaraza yarattığı ileri sürülerek, muarazanın önlenmesi, sözleşmede yer alan haksız şartların tespiti ile iptali ve ileriye yönelik talep de bulunduğuna göre, davanın Tüketici Hakem Heyetine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesi'nde görülmesi gerekeceği, bu nedenle dava şartının da oluştuğu-
Davalı; dava konusu taşınmazı encümen kararı ile davalı belediyeden alan şahsın dava dışı kişi olduğunu, davacının ise söz konusu taşınmaz ile ilgili davalı belediyeye ödeme yapmadığı gibi herhangi bir hukuku ilişkide de bulunmadığını, bu nedenle davacının davalı belediyeye husumet yöneltilmesinin mümkün bulunmadığını belirterek husumet itirazında bulunduğundan, mahkemece; öncelikle, davalının husumete yönelik itirazı değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı şirketin muamele merkezi değişikliğinin dava tarihinden sonra ilan edildiği, 3. kişiler açısından ilandan önce bu değişikliğin hüküm ifade etmeyeceği, dava tarihi itibariyle davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yer itibariyle mahkemenin kesin yetkisine ilişkin dava şartı yokluğundan HMK'nın 114/1-ç ve 115/2. maddeleri uyarınca iflasın ertelenmesine ilişkin davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- İflas erteleme talebi ile ilgili ilanlar yapılmış ve kayyım atanmış ise de, kayyım atanmasına ilişkin karar ile kayyımın mahkemece belirlenmiş görevi ve yetkilerinin ve bunların sınırlarının ilanı ve ticaret siciline tescili ile erteleme talebinin ticaret siciline tescili gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin karar verilmesinin, İİK'nın 179/a maddesi hükmüne aykırı olduğu-
Davacının davalı iş yerinde çalıştığı, taraflar arasında brüt ücret miktarında uyuşmazlık bulunduğu, kıdem ve ihbar tazminatlarının giydirilmiş ücret üzerinden, fazla mesai ücreti, genel tatili, hafta tatili ve izin alacağının işveren elindeki kayıtlarla hesaplanması gerektiği, bu nedenle alacakların başlangıçta belirsiz olduğu, açıkça belirli olmayan ve tartışmalı alacaklar ise kısmi eda külli tespit davası konusu yapılabileceğinden, mahkemece yazılı gerekçe ve yasaya aykırı olarak süre verilmeden hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dosya içeriğine göre davacının davalı iş yerinde çalıştığının, brüt ücret miktarında uyumazlık bulunduğunun, fazla mesai ücreti, hafta tatili ve genel tatil ücret alacağının işveren elindeki kayıtlarla hesaplanması gerektiğinin, bu nedenle alacakların başlangıçta belirsiz olduğunun anlaşıldığı, açıkça belirli olmayan ve tartışmalı alacaklar ise kısmi eda külli tespit davası konusu yapılabileceğinden, mahkemece yazılı gerekçe ve yasaya aykırı olarak sürede verilmeden hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İcra mahkemesince, imzaya itirazda bulunan borçlu vekiline gider avansının yatırılması için yasaya uygun olarak iki haftalık "kesin süre" verilmesi gerektiği; davacı borçlu vekiline Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak kesin süreye uyulmaması halinde, "dava şartı yokluğu" nedeniyle "davanın usulden reddine karar verileceği" yolunda ihtarname tebliğ edilmeden " gider avansının yatırılmaması" nedeniyle "davanın reddine" karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı- Gider avansı, dava şartlarından olup (HMK. mad. 114/9), HMK. mad.115/2 uyarınca, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus belirtilmeden "davanın reddine" şeklinde hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu-
Davacıların davalı yüklenici ile bir akdi ilişkisinin olup olmadığı, dolayısıyla aktif dava husumetlerinin (taraf olma ehliyetlerinin) bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Davalının cevap dilekçesinde ve temyiz itirazlarında da ileri sürülen bu husus, HMK. mad. 114/1-d uyarınca “dava şartı” niteliğinde olup, mahkemece re'sen araştırılması gerektiği-