Davanın taşınmazın kayden mevcut olmasına rağmen, fiilen mevcut olmadığı iddia edilmek suretiyle, devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat talebine ilişkin olması dolayısıyla imar işlemleri sırasında tapu elemanlarının ihmalinden kaynaklanan devlet sorumluluğunun da TMK'nın 1007. maddesi kapsamında olacağı dikkate alındığında, eldeki davaya adli yargıda bakılması gerektiği açık olduğu gibi böyle bir davada husumetin davalı Hazineye yöneltilmesi gerektiği-
HMK' nın 17. maddesindeki yetki kuralı kesin yetki olmayıp, münhasır yetki niteliğinde olduğu, HMK'nun 17. maddesindeki yetki kuralının re'sen incelenemeyeceği-
İşkolu tespitini, işveren veya üyesi bulunduğu işveren sendikası, işyerinde faaliyet gösteren veya göstermeyi amaçlayan işçi sendikaları ve işyerinde çalışan işçilerin talep edebileceği- Bakanlıkça verilen işkolu tespit kararının, Resmi Gazetede yayımlanacağı- Bu tespite karşı ilgililerin (başvurmakta menfaati bulunan), kararın yayımını takip eden onbeş gün içinde işyerinin bulunduğu yerdeki iş davalarına bakmakla görevli mahkemede dava açabilecekleri- Dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davanın da bu hakka uymakla yükümlü olan kişilere karşı açılması gerektiği- Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirleneceği-
Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) için öncelikle dava konusu vasiyetnamenin itiraza uğramaması, itiraz edilmiş ise vasiyetnamenin iptali davasının reddine karar verilmiş olması, başka bir deyişle vasiyetnamenin kesinleşmiş olması gerekeceğinden, bu amaçla vasiyetnameden bütün mirasçıların haberdar edilmesi ve hak düşürücü sürelerin başlaması için vasiyetnamenin açılıp okunması dosyasının kesinleşmiş olması gerekeceği, aksi takdirde tenfiz davası açılamayacağı-
Üçüncü kişinin elindeki bir paranın İİK’nın 89. maddesine göre değil de, taşınır hacizlerine ilişkin 88. maddesine göre haczedilmesinde, tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, paranın somut olarak üçüncü kişi elinde mevcut olması gerektiği, henüz mevcut olmayan bir paranın taşınır hükümlerine göre haczine yasal olanak bulunmadığı, üçüncü şahıstaki para alacağının da İİK 110 kıyasen uygulanarak hacizden itibaren altı aylık süre içerisinde icra dosyasına celbinin istenmesi gerektiği- Dosyanın borçlusunun, alacaklı olduğu icra dosyasına girecek paralar üzerine haciz koyan şikayetçilerin yasaya uygun bir haczinin olmadığı, buna göre sıra cetvelinde yer alması mümkün olmayan bu şikayetçinin davasının, hukuki yararının bulunmadığı-
Hukuki yarar dava şartı olduğundan, itirazın iptali davası devam ederken takip borçlusunun karşı dava açarak menfi tespit talebinde bulunmasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekeceği-
Borçlu imza itirazı ile çelişecek bir itiraz da ileri sürülemez ise de; itiraz dilekçesinde süresi içinde borca da itiraz edilmiş olduğu ve teminat iddiasının da borca itiraz niteliğinde olduğu gözetilerek, alacaklının senedin teminaten verildiğine ilişkin kabulü karşısında iddianın genişletilmesinin söz konusu olmadığı, teminat iddiasının sürede olmadığından da bahsedilemeyeceği, mahkemece, İİK'nun 169/a-5. maddesi gereğince teminat senedi iddiasının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Yargılama sonunda ihbar olunan hakkında hüküm tesis edilmemiş olması, ihbar olunanın asli ya da fer'i müdahil sıfatıyla da yargılamaya katılmamış bulunması, hükmü temsilen değil, kendisi bakımından ve kendisi adına temyiz etmiş olması, ihbar olunanın davayı temyiz hakkını doğurmayacağı, Y.İ.B.K. uyarınca, yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmediği hallerde, Yargıtay tarafından da bir karar verilmesinin mümkün olduğundan, ihbar olunanın temyiz isteminin HUMK mad. 432/4 uyarınca reddine karar vermek gerektiği- Usul işleminin, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu usul işlemi geçerliliğini koruyacağından, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga HMK mad. 109/2'ye göre yapılmış olan usul işlemlerinin, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren yasa değişikliğine göre yeniden yapılmasına gerek kalmadığı- Davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak, vekaletname tarihi ile borç senetlerinin imzalandığı tarihi arasındaki dönemde, ihbar olunan tarafından alınan vekaletnameye dayalı olarak vekaletname kapsamı dışında davacı adına başkaca işlemler yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bu işlemlerin davacı tarafça benimsenip benimsenmediği, taraflar arasında bu hususta bir teamül oluşup oluşmadığı araştırılıp, buna göre karar verilmesi gerektiği-
Takip dosyasındaki alacağın dayanağı olan çeklerin her birinin en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan bankaya ibraz tarihleri, ihtiyati haciz ve takip tarihlerinden önce olduğu, bu durumda davalı alacağının daha önce doğduğunun kabulü gerektiği, buna göre de, sonraki tarihte doğan davacı alacakları bakımından muvazaa yaratılamayacağı- Davalının alacaklı bulunduğu 2. ve 3. sıralarda yer alan icra dosyalarına ilişkin davanın ve birleşen davasının HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığından reddine karar verilmesi gerekirken, harcı yatırılarak açılmış olan davaların daha sonra birleştirilseler de esas itibariyle bağımsızlıklarını korudukları bu itibarla asıl ve birleşen davalardaki talepler hakkında ayrı ayrı hüküm tesis gerektiği- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmünün kurulması gerekeceği- İtirazın sadece alacağın esasına yönelik olduğu, hem esasa, hem sıraya ilişkin olmadığı, şayet böyle olsaydı önce sıraya itirazın incelenmesi, bu itirazın yerinde görülmemesi halinde esasa ilişkin itirazın incelenmesi gerekeceği-
Mahkemece, davanın pasif husumet (davalı sıfatı) yokluğu nedeniyle reddi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirmeyle işin esasına yönelik olarak hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-