Derdest bir davanın ilk koşulunun tarafları,konusu ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olması, ikinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın halen görülmekte ve kesin hükümle sonuçlanmamış olması gerektiği- Temyize konu edilen davada dava sebebi ve konusunun farklı olduğu-
Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyelerin, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi oldukları, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekeceği-
Kesinleşen takipten dolayı itirazın iptali davası açmakta davacının hukuki yararının olmadığı, hukuki yarar, dava şartlarından olup (HMK 114), davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekeceği, davada davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığının, mahkemece, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacak hususlardan olduğu, her ne kadar karar davalı vekilince temyiz edilmemiş ise de; hukuki yararın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114.maddesi uyarınca dava şartlarından olduğu, dava şartlarının kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re'sen gözetileceği-
Kira bedellerinin tahsili istemine ilişkin HMK' nun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davada görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu-
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun Geçici Madde 2.gereğince "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; büyükşehir belediye sınırları, İstanbul ve Kocaeli ilinde, il mülkî sınırıdır." olduğuna göre Gaziosmanpaşa ilçesi İstanbul Büyükşehir Belediye sınırları ve İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinin yargı çevresi içerisinde kaldığı, davanın ticari dava olması sebebiyle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmasına göre, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
Dava hizmet kusurundan kaynaklandığından, davanın idari yargı yolundaki görevli ve yetkili mahkemede görülmesi gerekeceği-
Tensip zaptında davanın alacak davası olarak yürütülmesine karar verilmiş olup, ön inceleme tutanağında davanın kambiyo senedi alacağından kaynaklı alacak davası olduğu tespit edilip, ara kararında da dava alacak davası olarak nitelendirilmiş ve yargılamaya devam edilmiş olduğuna ve davacının talebine göre, davanın alacak davası olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken, davanın tespit davası olduğu ve eda davası açmak mümkün iken tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekeceği, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınmasının zorunlu olduğu-
Navlun alacağının tahsili amacıyla açılan itirazın iptali davasında görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu-
5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce, iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edeceğinden bunlara ilişkin ihtilaflarda idari yargının görevli olmaya devam edeceği- 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği, 5510 sayılı bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği- Uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girmesi halinde, HMK. mad. 114/1-b uyarınca, dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-