Davaya konu talebin, idari işlem ve eylemlerden doğan zarar niteliğinde bulunduğu; tam yargı davasının konusunu oluşturduğu; bu davalara bakma görevinin idari yargı yerine ait olduğu, HMK. mad. 114. uyarınca da yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyetinin mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetileceği; mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmesi gerektiği-
Kira sözleşmesinin taraflarının kira sözleşmesini imzalayan kişiler olduğu; kiracının eşi olduğu anlaşılan diğer davalının kiralananı çalıştırıp işletmesinin ona kiracılık sıfatı vermeyeceği-
Davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabileceği, öte yandan alacaklı tarafından alacağın miktar ve değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabileceği- Hakimin takdir alanına giren manevi tazminatın takdiri indirime tabi fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti, cezai şart, sözleşmenin kalan süresine ait ücret gibi alacakların başlangıçta tam olarak ve tamamen belirlenmesinin mümkün olmadığı-
1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi) kapsamında 28.02.2000-28.02.2009 tarihleri arası sigortalılığın tespiti istemine ilişkin davada, davacının dava tarihinden önce 01.10.2008-28.02.2009 tarihleri arası 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında sigortalı olarak tescili olduğu anlaşılmakla, bu süreler yönünden davacının hukuki yararı bulunmadığının belirgin olması nedeniyle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu tapusuz taşınmaz imar planında park ve spor alanı olarak belirtilmiş olup hakkında kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davacının güncel hukuki yararının bulunduğundan söz edilemeyeceği ve mahkemece muhdesatın tespiti isteği yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine (HMK 115) karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu tarafından usulüne uygun, süresi içinde yapılmış bir itiraz bulunmadığından icra takibinin durdurulmadığı ve bu durumda davacının itirazın iptali davası açmasında hukuki yararının olmadığı-
Davalı PTT A.Ş.’nin özel hukuk tüzel kişisi olduğu ve eldeki davanın adli yargıda görülmesi gerektiği hususları gözetilmeden, anılan davalı bakımından yargı yolu nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Davalı Sulama Birliği tarafından davacılar adına borç tahakkuk ettirilerek borcun davacıların şeker fabrikasındaki alacaklarından mahsup edilmesinin, kamu tüzel kişiliğine sahip olan davalı tarafından kamu gücüne dayanarak re'sen ve tek yanlı olarak oluşturulan bir idari işlem niteliğinde olduğu, bu işlemin iptali ya da bu işlemden doğan zararın giderilmesi istemlerine ilişkin davaların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekeceği, yargı yolunun HMK'nın 114/1-b ve 115. maddelerine göre dava şartı niteliğinde olup taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece re'sen (kendiliğinden) gözönünde tutulması gerekeceği-
Kesilen emekli aylıklarının yeniden bağlanması gerektiğinin ve yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, taraflar arasındaki hukuki ilişki, çekişmenin niteliği ve dayanılan hukuki sebep dikkate alındığında, uyuşmazlığın temel çözümünde 506, 1479, 4857, 5510 sayılı Kanunların uygulama yeri olmadığından adli yargı ve giderek sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemelerinin görevi bulunmamakta, bu tür davaların idari yargının görev alanı içerisine girdiği-
Yanlışlıkla veya bile bile çocuğun anası olarak, doğuran kadın yerine başka bir kadının gösterilmesi ve onu doğurmayan kadının üzerine tescil edilmesi durumunda dahi , bu kişiyle çocuk arasında bir soybağı ilişkisinin kurulmuş olmayacağı, bu tür bir durumda nüfus kütüğündeki ana ismine ilişkin kaydın düzeltilmesinin istenebileceği, ancak bu davanın soybağının reddi değil, kişisel durum sicilinin tashihine ilişkin bir dava olacağı ve bu davaların Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekeceği-