Taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğunun kabul edildiği-
Mahkemece, davacıya Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114 ve 120'nci maddeleri uyarınca usulüne uygun olarak yapılacak tebligatla kesin süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın açıldığı tarihte mezkûr kararın tebliğe verilip kesinleştirilmemesi sebebiyle derdest sayılacağı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de; davanın açılmamış sayılması kararının temyizi kabil nitelikte olduğu; ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek olmadığı; davanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 ay içinde dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına ilişkin oluşan tüm yasal hüküm ve sonuçların başkaca bir işleme bağlı olmadan doğrudan doğruya yürürlük kazanacağı; derdestlik durumunun, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 aylık süre ile sınırlı olması gerektiği; bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu; bu hükümlerin davanın açılmamış sayılmasını gerektiren şartların salt doğumu ile kendiliğinden ortadan kalkacağı-
Kesinleşen icra takibi sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkin davada; kira alacaklarının istenilmesi için başlatılan icra takibinde ve kira bedellerinin ödenmemesi sebebiyle açılacak tahliye davasında husumetin kiracıya yönetilmesi gerektiği-
Özel sağlık kuruluşunda yapılan tedavi giderinin tahsili istemi- 5434 s. Kanun kapsamında emekli aylığı almakta olan davacının, 5510 s. K. mad. geçici 4'de değişiklik getiren 5754 s. Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüsünde bulunduğu göz önünde bulundurularak HM. mad. 114/1-b uyarınca dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerektiği- İİK. mad. 168 uyarınca kambiyo senetlerine özgü takip şeklinde 10 günlük ödeme süresi geçmeden kesin haciz konulamayacağından, henüz kesin haciz yetkisine sahip olmayan alacaklının ihtiyati haczinin 5 günlük itiraz ve şikayet süresinin geçmesiyle değil, İİK'nın 264. maddesi uyarınca 10 günlük ödeme süresinin geçmesiyle kesinleşeceği ve sıra cetveli açısından kesin haczin hüküm ve sonuçlarını doğuracağı- Paylaşıma konu hak ediş bedelinin icra dosyasına girdiği tarih itibariyle ihtiyati haczin kesin hacze dönüşüp dönüşmediğinin araştırılması, hak ediş bedelinin dosyaya girdiği tarih itibariyle ihtiyati haczi kesin hacze dönüşmemiş ise sıra cetveline itirazda bulunmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, sıra cetveline itiraz davasının HMK. mad. 114/1-h ve 115/2 uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı- Alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi gerektiği- Davalı alacağının daha önce doğmuş olup, sonraki tarihte doğan davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı-
İki davanın konusu ve taraflarının konumu farklı olduğundan, derdestlik nedeniyle eldeki davanın, dava şartı yokluğundan reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Sıra cetveline ilişkin şikayetin kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmesi gerektiği- İhtiyati veya kesin haciz, tasarruf yetkisini kısıtlayan bir cebri icra müessesesi olduğudan, haczedilmiş paranın temliki, haciz alacaklısına karşı ileri sürülemeyeceği- Şikayet olunanın, hak ediş alacağının bir kısmını şikayetçi vergi dairesi ve diğer şikayet olunanların haczinden önce temlik aldığı, bu temlik nedeniyle temlik edilen miktar üzerinde diğer alacaklıların tasarruf yetkisinin kalmadığı görüldüğünden, bu miktar üzerine haciz koyduramayacakları, şikayetçinin hakediş alacağının bu kısmı yönünden geçerli bir haciz işleminin bulunmadığı, bu kısım yönünden de sıra cetvelinin iptalini istemekte hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayet olunan yönünden şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi feshedilmediğine ve davacının sözleşme ilişkisine yönelik davalının muaraza yarattığı ileri sürülerek, muarazanın önlenmesi, sözleşmede yer alan haksız şartların tespiti ile iptali ve ileriye yönelik talep de bulunduğuna göre, davanın Tüketici Hakem Heyetine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesinde görülmesinin gerektiği, bu nedenle dava şartının da oluştuğu-
Caminin kamu malı olması nedeniyle satışına karar verilemeyeceği- Cami ve müştemilatının usulen ifraz ettirilmesi için davacıya mehil verilmesi ve taşınmazın geri kalan kısmının satılmasına karar verilmesi gerekirken taşınmazın üzerinde bulunan cami ve müştemilatı dikkate alınmaksızın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesi doğru görülmeyerek hükmün bu sebeple bozulması gerektiği-