Mahkemece, tarafları ve konusu aynı olan, dosyadaki uyuşmazlığa yönelik olarak verilen Uyuşmazlık Mahkemesinin adli yargı yerinin görevli olduğunu belirten kesin kararına uyulması gerekirken, “emsal Yargıtay kararları ve HGK kararları uyarınca kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personel ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemleri idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde olduğu anlaşıldığından davanın 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesi uyarınca yargı yolu caiz olmaması sebebi ile aynı kanunun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddi gerektiği” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava, şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup, bu davada husumetin şirkete yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olduğu, böyle bir davada şirket ortaklarına husumet düşmeyeceği-
Kural olarak ibra edilmeme kararına bağlı olarak açılmış bir sorumluluk davasının mevcut olması halinde, yöneticiler hakkında verilen ibra edilmeme kararının, açılmış sorumluluk davasında değerlendirilecek olmasının mümkün bulunması nedeniyle,yöneticilerin hemen ibra edilmeme kararının iptali davasını açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı, 27.08.2014 tarihli genel kurulda alınan o tarihte yönetim kurulu üyesi olan davacının ibra edilmemesine ilişkin olarak davanın 31.10.2014 tarihinde açılmış bulunmasına genel kurul tarihi ile dava tarihi arasında Dairemiz uygulamaları ile kabul edilen sorumluluk davası açılması için gereken makul bir sürenin geçmemiş bulunduğu-
Mahkemece, davacı vekiline, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda 6100 sayılı HMK'nın 54. ve 114/2 maddeleri uyarınca bu davanın açılmasına izin veya icazet verilmesi hakkında ortaklar kurulu kararının ve yönetici olmayan diğer ortağın muvafakatinin ibrazı amacıyla 2 haftalık kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde davacı vekilinin belirtilen eksikliği tamamlamadığı gerekçesiyle kesin süreye uymama nedeniyle davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı bir kamu tüzel kişisi olup, kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösterdiğinden, eylem ve işlemlerinin de kamusal nitelikte olduğu, davada ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeninin hizmet kusuru olduğu, bu nedenle davanın, davalı belediyeye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerekeceği-
Davacı tarafın istemi açıklattırılmadan, 28.11.2014 tarihinde, 6552 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra açılan davanın, 1479 sayılı Kanunun geçici 18. maddesi kapsamında başvuru bulunmadığından bahisle reddine karar verilmişse de, öncelikle davacının istemi açıklattırılması, davacının isteminin istemini 5510 sayılı Kanunun 4/1-b (1479 sayılı Kanun) kapsamında Bağ-Kur sigortalılığına hasretmesi halinde, davalı şirket hakkında husumetin oluşmadığı, husumetin sadece davalı Kuruma yöneltilmesi gerektiği gözetilerek, davacının davaya konu 5510 sayılı Kanunun 4/1-b (1479 sayılı Kanun) kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespiti talebi ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'na başvurusu bulunması gerekmesine ilişkin dava şartı noksanlığının giderilmesinin yargılama aşamasında mümkün olduğu dikkate alındığında, usul ekonomisi ilkesine uygunluk sağlanabilmesi için, davacı tarafa, Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmesi ve bu müracaat hakkında anılan yasal düzenleme uyarınca Kurumun red iradesini gösterir işlem veya eyleminin olduğunun belgelenmesi için kesin, ihtaratlı önel verilmesi; bu süre içerisinde dava şartı eksikliğinin tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi; Kuruma müracaat ve müracaatın reddine dair Kurum işlem veya eylemine ilişkin dava şartının tamamlanması halinde ise davanın esasına girilmesi gerektiği-