Bankacılık işleminden kaynaklanmaktadır. Davacı, asıl alacağının tahsili için açtığı ve İstanbul 49. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2012/2 esas numaralı dosyasında görülüp kesinleşen dosyada “uyuşmazlık konusu 50.000 DEM alacağının 19.11.1999 tarihinden itibaren faiziyle tahsilini” talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen 12.09.2012 tarihli kararı temyiz etmeyip faiz başlangıç tarihine-
4857 sayılı İş Kanunu’nun 92. Maddesi kapsamında itiraz olarak değerlendirilip, başvuran işçilere taraf sıfatının verilmesi ve davanın yöneltilmesi gerektiği- Davacı işverene, şikayet eden işçilere davayı yöneltmesi için süre vererek adı geçenlerin savunması alınıp toplanan delillere göre sonuca gidilmesi gerektiği-
Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekeceği-
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13/1. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; adı geçenlere husumet tevcih edilmesinin doğru olmadığı-
Davacı toplu iş sözleşmesi kapsamında çalışmakta olup, kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücretinin toplu iş sözleşmesinde belirlenen sosyal yardımların ilavesiyle hesaplanacağı, kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücretin hesabı bu yüzden davacı açısından başlangıçta belirlenebilecek bir alacak olmadığından, kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği, mahkemece kıdem tazminatı talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemenin hükme esas aldığı davanın yalnızca tespit talebine ilişkin olup, iş bu dava ile aynı talebi içermemekte dolayısıyla HMK.nun 114. maddesi anlamında derdestlik olumsuz şartını oluşturmadığı-
Mahkemece taraf teşkili sağlanmadan, hüküm özeti ile hüküm sonucu arasında ve hükmün kendi içerisinde çelişki yaratacak ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi, karar başlığında 2 numaralı davalı olarak sadece şirketin yazılmasının hatalı olduğu-
Davalı belediyenin hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davada idari yargının görevli olması nedeniyle, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkin davada, dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş, ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği-