Davacı veya davalı sıfatının olmadığı belirlenirse, artık uyuşmazlığın esastan çözülmesine geçilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerektiği- Davacının murisine 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümleri uyarınca Samsun Belediye Encümeni tarafından tahsis işlemi yapılmış olduğundan, davanın bu davalıya karşı açılması gerektiği- Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının eldeki davada davalı sıfatı (pasif husumet ehliyeti) bulunmadığından bu davalı hakkındaki davanın sıfat yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği-
İhalenin gerçekleşmesinden sonra yapılan “KDV ödemesinin iadesi” talepleri hakkında, vergi mahkemelerinin görevli olduğu-
Tarımsal amaçlı kooperatifler yönünden ilgili Bakanlığın Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) olduğu ve Bakanlığın kooperatifin feshi için dava açabileceği- Mahkemece Bakanlığın kooperatifin münfesih olduğunun tespiti ile bununla bağlantılı şekilde tasfiye heyeti atanmasına ilişkin talepte dava açma hak ve ödevi ile taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararının isabetli olmadığı-
Tapu iptal ve tescili istemine ilişkin uyuşmazlıkta, vefat eden davacının mirasçılarına duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmek suretiyle bu kişilerin davadan haberdar edilmesi gerektiği, bu şekilde aktif dava ehliyeti sağlandıktan sonra işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği, ilk derece mahkemesince bu husus gözetilmeksizin, Türk Borçlar Kanunu'nun 35. ve 397. maddeleri gereği vefat ile davacı yönünden vekalet ilişkisi sonra vekil tarafından vefat eden davacının mirasçılarının davaya dahil edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının mukim olduğu Yemen Devleti ve ülkemiz arasında 5718 sayılı Kanun'un 48 inci maddesinde düzenlenen teminattan muafiyetine dair sözleşme ya da fiili karşılıklılık bulunup bulunmadığı noktasında toplanan uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince 5718 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi gereğince fiili karşılıklılık ve anlaşma tespit edilemediğinden davacı vekiline ihtarat yapılarak yabancılık teminatı yatırması için kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde teminatın yatırılmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği-
Gelir koruma sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemiyle açılan davada talep edilen tazminat tutarının davacı tarafından objektif anlamda belirlenebilir nitelikte olmadığından talebin belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı olduğu- Görüşmelerde, davacı-işçinin "işsiz kaldığı süreyi ve brüt ücretini bilemeyeceğinin ileri sürülemeyeceği", "işverenin her ay ücret pusulasının bir örneğini davacıya verdiğinin kabul edilmesi gerektiği", "davacının işsiz kaldığı süreyi bildiği", "davacının ücret bordrosundaki net ve brüt ücreti üzerinden yapabileceği basit bir hesapla altı aylık tazminat tutarının teminat limiti olan 4.500,00 TL'den yukarıda olduğunu bilebileceği", "sigortalı davacının poliçenin bir örneğini almadığına dair kabulün hayatın olağan akışına ve somut olaya ilişkin fiili karineye açıkça aykırı olduğu", sebeplerinden dolayı davanın belirsiz alacak davası açılamayacağı ve davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği belirtilse de bu görüşün benimsenmediği-
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın; Dava dilekçesinde gelir koruma sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemiyle açılan davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiş olması karşısında, talep edilen tazminat miktarının belirlenebilir nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının anılan tazminat yönünden belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı- Dava dilekçesinde gelir koruma sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemiyle açılan eldeki davada talep edilen tazminat tutarının davacı tarafından objektif anlamda belirlenebilir nitelikte olmadığı ve bu sebeple davacının, anılan tazminat talebi yönünden eldeki davayı belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararının olduğu- Davacının işsiz kaldığı süreyi ve brüt ücretini bilemeyeceğinin ileri sürülemeyeceği, zira işverenin her ay ücret pusulasının bir örneğini davacıya verdiğinin kabul edilmesi gerektiği, yine davacının işsiz kaldığı süreyi bildiği, davacının ücret bordrosundaki net ve brüt ücreti üzerinden yapabileceği basit bir hesapla altı aylık tazminat tutarının teminat limiti olan 4.500,00 TL'den yukarıda olduğunu bilebileceği, ayrıca sigortalı davacının poliçenin bir örneğini almadığına dair kabulün hayatın olağan akışına ve olaya ilişkin fiili karineye açıkça aykırı olduğu, bu sebeplerle belirsiz alacak davası açılamayacağı ve dolayısıyla koşulları oluşmadan belirsiz alacak davası olarak açılan eldeki davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, bu itibarla Özel Daire bozma kararının yerinde olduğundan direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Şikayetçiler vekilinin ilk celsede hazır bulunduğu ve talebi üzerine davanın esası ile ilgili beyanlarını sunmak üzere süre verildiği, son duruşmaya kadar her hangi bir beyan dilekçesi sunmadığı, duruşma gününün şikayetçiler vekilinin hazır bulunduğu celsede belirlendiği ancak mazeretini belgelemediği, icra mahkemesinde görülmekte olan davaların acele işlerden olduğu dikkate alındığında mazeretin reddedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, şikayet dilekçesinin bizzat ipotekli taşınmaz maliki tarafından verildiği, ilk duruşmaya vekili olarak katılan Av. .......'ın vekaletnamesinin bulunmadığı sabit ise de İİK'nın 134. maddesi gereğince taraflar gelmese de mahkemece icap eden kararın verilmesi gerektiğinden vekaletname sunulmadan karar verilmiş olmasında usulsüzlük bulunmadığı, ipotekli taşınmaz maliki adına düzenlenen vekaletnamenin istinaf dilekçesi ekinde sunulduğu, şikayetçilerin kıymet takdirine yönelik itirazlarının .............. İcra Hukuk Mahkemesinin kararı ile reddine karar verildiği, ............. tarihli tashih kararı ile şikayete konu taşınmazın 11 nolu bağımsız bölüm olduğu, sehven 9 numaralı bağımsız bölüm olduğu yönünde hükmün tavzih edildiği, şikayetçilerin gerek icra mahkemesinde gerekse ihalenin feshi talepli dilekçelerinde keşfin 11 nolu bağımsız bölümde yapılmadığı yönünde bir iddiada bulunmadığı, kıymet takdirine itirazın reddine ilişkin mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, kıymet takdir raporunun haciz alacaklılarına usulüne uygun tebliğ edilmediğinin şikayetçilerce ileri sürülemeyeceği, takibin şekline göre itiraz ve şikayetlerin İcra Mahkemesine yapılması gerektiği, bu nedenle borca itiraz dilekçesinin İcra Müdürlüğünce dikkate alınmayarak takibe devam edilmesinde usulsüzlük bulunmadığı, ihale bedelinin en az muhammen bedel kadar olması halinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği, hukuki yarar dava şartı olduğundan satış ilanının borçluya usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, 100. maddeye yarar bilgilerin toplanıp toplanmadığı iddialarının sonuca etkili olmadığı, bu nedenle bu iddialara ilişkin inceleme yapılmadığı, mahkemece ihalenin feshi talebinin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
İhalesi yapılan taşınmazın muhammen değerinin %100 'ü ya da daha üzerinde bir bedel ile ihalesinin gerçekleştirilmesi durumda, zarar koşulunun oluşmadığı kabul edilmekte ve bu durumda ihalenin feshi isteminin zarar koşulunun oluşmadığı ve hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, işin esasına girilmemesi nedeniyle de davacı borçlu taraf aleyhine para cezasına hükmedilmemesinin yerinde olduğu-
Kooperatif ile ortağı arasındaki davaların, ticari dava sayılacağı ve Ticaret Mahkemesinde görüleceği-