Davacının davalı-karşı davacı şirketin kuruluşundan itibaren diğer ortakla birlikte müdür olacağı inancıyla şirketin kurucu ortağı olduğu, buna karşın davacı-karşı davalının rızası dışında, müdürlüğüne dayanak ana sözleşme düzenlemesinin değiştirilmesi ile davacı-karşı davalının kurucu ortak olma yönündeki iradesinin temel gerekçesinin ortadan kalktığı, şirketin her iki ortağının da geçinemediği, davalı-karşı davacı şirketin kuruluşundan itibaren ortaklar arasında çekişme olduğu, dava dışı diğer ortak tarafından davacı-karşı davalıya hakaret edildiği, bu anlamda davacı-karşı davalı yönünden davalı-karşı davacı şirketteki ortaklık ilişkisinin çekilmez hâle geldiği belirlendiğinden, davacının asıl davada ileri sürdüğü çıkma talebinin haklı nedenlere dayandığının belirlenmesi ve bu haklı nedenlerin ispat edilmiş olması karşısında davacı-karşı davalının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkma koşullarının gerçekleştiğinden çıkma talebinin kabulü ile çıkma payı bakımından yapılacak değerlendirme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- TTK. m. 621'de önemli kararların alınması sırasında "temsil edilen" ibaresi kullanılmış olup 620'den farklı olarak "toplantıda temsil edilen" ibaresinin bilinçli olarak kullanılmadığı- Limited şirketi, ortak sayısının 20'den az olduğu durumda şahıs şirketi özelliklerine yaklaşacak olması nazara alındığında iki ortaklı limited şirkette her iki ortağın da aynı yönde oy kullanmaması durumunda önemli kararlardan sayılan ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için genel kurul kararı bakımından öngörülen ağırlaştırılmış nisabın oluşmasının mümkün olmadığı, tek ortak ile diğer ortak aleyhine alınan bu nitelikteki bir kararın yok hükmünde olacağı- Şirket ortağının şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusundaki genel kurul kararlarının temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabileceği (TTK. m. 621)- İki ortaklı davalı-karşı davacı şirket ortaklardan sadece birinin iştiraki ile toplanan genel kurulda kanunda aranan nitelikte çoğunluğun sağlanamayacak olması karşısında, genel kurul kararı yok hükmünde olduğundan, davada eksik olan özel dava şartının ikmal edildiğinin söylenemeyeceği ve karşı davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği (HMK. m. 115/2)-
(17.02.2005 tarihli tahsis talebine istinaden 01.03.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alan) Davacının Kuruma bildirilmeyen sosyal güvenlik destek primine tâbi hizmetlerinin tespitine ilişkin dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu- Mülga 506 s. K. m. 63/(B) uyarınca, sigortalının talepte bulunması hâlinde, yaşlılık aylıklarının ödenmeye devam edileceği, ancak bunlardan sosyal güvenlik destek priminin kesileceği, sigortalı ister sosyal güvenlik destek primine tâbi, isterse tüm sigorta kollarına tâbi olarak çalışsın, bu çalışmanın kanunun öngördüğü belli bir sosyal güvenlik kuruluşu sigortalısı olması, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilmez ve kaçınılmaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü yarattığı, bu statüye kurumun prim tahakkuk ettirmesi, sigortalının iş kazası geçirmesi veya meslek hastalığına yakalanması hâlinde kendisi ya da hak sahiplerine gelir bağlanması gibi çeşitli sonuçların bağlandığı- Sigortalının bildirim yapılmayan dönemlerdeki çalışmalarının tespitini istemekte hukuki yararının bulunduğu, aksi hâlde yaşlılık aylığı alan kişilerin sigortasız çalıştırılabileceği ve sosyal güvenlik hakkının zorunlu ve vazgeçilemez niteliğine aykırı bir sonuç çıkacağı- "Kısa vadeli sigorta kolları yönünden sosyal güvenlik destek priminin geçmişe yönelik sigortalılık hakkı yaratmadığı gibi yaşlılık aylığı alırken gerçekleşen sosyal güvenlik primine tâbi sigortalılık süresi niteliğindeki çalışmalar nedeniyle uzun vadeli sigorta kollarından prim tahsilatı yapılamayacağı, kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin primler yönünden geçmişe dönük tespit isteminde sigortalılık süresinin tespiti davası açılmasının çalışana sosyal güvenlik destek primine tâbi çalışma süresi yönünden hukuki yarar sağlamasının mümkün olmadığı, resen araştırma ilkesinin geçerli olmadığı işçilik alacakları davasında çalışma süresinin belirlenmesinin işçinin alacağına ulaşmasına ilişkin olarak makul sürede yargılama yönünden hızlı çözüm sağladığı gibi usul ekonomisi ilkesine de uygun olduğu"  görüşünün ise benimsenmediği-
Yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmadığı- ... Asliye Ticaret Mahkemesince, mahkemenin kurulup faaliyete geçtiği 01.09.2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına ... Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) devam edilmesi gerektiği- "Dava tarihinde Alanya'da müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, TTK 5/4 gereğince ticarî nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, ancak yargılama sırasında Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 07.07.2021 tarihli ve 608 s. kararı ile Alanya'da 01.09.2021 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemesinin kurulup faaliyetine başladığı ve uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Şikayete konu taşınmaz davalı-borçlu ................'a ait olup, şikayetçinin takip borçlusu sıfatının bulunmadığı, o halde, mahkemece şikayetçi-3. kişinin şikayet hakkı bulunmadığından şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Şikayete konu KDV’nin, şikayet tarihinden önce ödendiği görülmekte olup, verginin iadesinin muhatabının da artık vergi dairesi olduğu, bu kapsamda açılan davada da; uyuşmazlığın çözümü görevinin idari yargı içerisinde yer alan vergi mahkemelerine ait olduğu, o halde mahkemece yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Borçlunun hakkında yapılan takipte asıl kiracının takip tarihinden sonra vefat etmesi nedeni ile artık pasif takip ehliyeti bulunmadığı yönündeki başvurusu şikayet niteliğinde olup, icra mahkemesine şikayet yoluyla başvurarak, takip ehliyeti yokluğu nedeniyle takibin iptalini isteyebileceği, bir başka anlatımla, borçlunun özetlenen talepte bulunmasında hukuki yararının olduğu, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, asıl borçlunun ölümü nedeni ile pasif husumeti kalmadığına dair şikayetinin reddine ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararına yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık ve Hukuki NitelendirmeUyuşmazlık; Gazze'ye insani yardım götürmek amacıyla yardım gönüllülerini taşıyan Mavi Marmara isimli gemide yolcu olarak bulunan davacının İsrail Devleti silahlı güçleri tarafından uygulanan saldırı nedeniyle yaralandığı, kötü muameleye ve psikolojik işkenceye maruz kaldığı iddiası ile manevi tazminat ile haksız saldırının kınanması ve yayın talebine ilişkindir...
Ehliyetsiz bir kimsenin vermiş olduğu vekaletname ve bu vekâletnameye dayalı olarak gerçekleştirilen sözleşmelerin kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olduğu ve bu iddianın hukuki yararı mevcut olan herkes tarafından ileri sürülmesinin mümkün olduğu ve diğer varislerin asıl davaya muvafakatlerinin mevcut olup olmamasının taraf ehliyeti bakımından herhangi bir önemi bulunmadığı-
İtiraz Hakem Heyetince, öncelikle Suriye uyruklu davacının statüsü belirlenerek teminattan muaf olup olmadığı hususunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünden sorularak alınacak yazı cevabına göre, davacının teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa teminatın yatırılması için kesin süre verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatın yatırılmaması hâlinde istemin usulden reddine, yatırılması hâlinde ise dava şartı eksikliği süresinde giderilmiş olacağından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken doğrudan işin esasına girilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu .............. tarihinde yapılan haciz sırasında üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunan şirket çalışanı ................ ’ın, üçüncü kişi şirketin ortağı ya da temsil yetkilisi olmadığından üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı, davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren İİK’ nun 96/3. maddesinde belirtilen yedi günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı, o halde davacı alacaklının İİK' nun 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, 6100 sayılı HMK nun 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca, şikayetin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-