Davalı şirket ile şirket ortakları olan diğer davalılar arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanması istemine ilişkin davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu-
Dava şartlarının sonradan tamamlanması halinde dava açıldığı tarihdeki dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesinin mümkün olduğu, dava şartı noksanlığı kendiliğinden tamamlanmasa dahi tamamlanmasının mümkün olması durumunda, davacıya 2 haftalık kesin süre verilmesi gerektiği, davacının teminatın iadesi ve sözleşmenin feshi işleminin iptalini istemekte hukuki yararının bulunduğu ve bu nedenle dava tarihinden sonra teminatın irat kaydedildiğinden bahisle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin isabetli bulunmadığı-Davanın eda davası olduğu ve davacının her iki talep yönünden de söz konusu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun gözetilmesi, ceza dosyasının da incelenmesi suretiyle toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, ulaşılacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
İpotekli taşınmaz malikinin sadece kendi taşınmazı için ihalenin feshi talebinde bulunabileceği- Şikayetçiler aleyhine hükmedilen para cezasının 7343 s. K. ile değişik İİK m. 134/5-3 gereğince tespit edilecek oran üzerinden hükmedilmesi gerekirken, %10 üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğu- " Şikayetçinin takibe konu ipotekli tüm taşınmazlar hakkında taşınmaz kendi mülkiyetinde olsun olmasın ihalenin feshi davası açma hakkına sahip olduğu" şeklindeki karşı oyun kabul edilmediği-
İpotek veren olduğu anlaşılan şikayetçi, kendi taşınmazı dışındaki diğer bir taşınmazın ihalesinin feshini istediğinden, bu davanın nispi harca ve teminata tabi bulunduğu- Mahkemece öncelikle davacıya nispi peşin harcı tamamlaması için Harçlar Kanununun 30. maddesi uyarınca işlem yapılması ve harç yatırılırsa akabinde teminatı yatırtıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "İhalenin feshini isteyen 3. kişiye nisbi harcın yarısını ve teminatı yatırması için süre verilmesi, yatırılmadığı takdirde istemin usulden reddi kararı verilmesi" görüşü ile "Harçlar Kanunu 32. maddesinde yazılı hüküm ile 30. maddesi hükmünün ve dolayısı ile HMK 150 madde hükmünün ihalenin feshi şikayetinin niteliği gereği uygulama yeri bulunmadığı ve şikayetçi ipotek veren üçüncü kişinin ihalenin feshi talebinde bulunması için nisbi harç ve teminat yatırmak zorunda olmadığı" şeklindeki görüşün kabul edilmediği-
Bu nedenle istifa eden yönetim kurulu üyesinin bu işlemin tescil ve ilanında hukuki yararı olacağı, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle davacının ortaklıktan ayrıldığının tespiti ve ortaklıktan ayrıldığının Ticaret Siciline tesciline ilişkin dava ve talebinin anonim şirketlerde hisse devrinin tescilinin zorunlu olmaması nedeniyle bu konuda tespit ve tescilinin istenmesinde hukuki yarar bulunmadığından buna yönelik dava ve taleplerin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacının anonim şirketin yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığının tespiti ve tesciline ilişkin dava ve talebinin kabulüne, davacının davalı şirket yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığının tespiti ile ticaret siciline tesciline karar verilmesi gerekeceği-
Davacı sigorta şirketi tarafından kasko poliçesiyle sigortalı aracın karıştığı tek taraflı kazada yol kusuru nedeniyle ödenen hasar bedelinin davalı Karayolları Genel Müdürlüğünden rücuen tazminat istemi- Yargı yolu-
İlgili Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen cevapta müdürlüklerinin ….Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.nin 22.06.2015 tarihinde resen kaydının silindiğinin bildirildiği, davalının, dava tarihi itibariyle ticaret siciline kayıtlı ve tüzel kişiliği haiz iken, ticaret sicilinden terkin edilmekle hak ehliyeti ve bu suretle taraf ehliyetinin sona erdiği- Mahkemece, dava açıldıktan sonra terkin edildiği anlaşılan davalı şirketin ihya edilmesi için davacı tarafa süre verilerek şirketin ihyası için dava açmasının sağlanması, ihya gerçekleştikten sonra taraf teşkili sağlanmış olacağından bundan sonra yargılamaya devam edilerek bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak sicilden terkin edilmiş şirket hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Davalılar arasında müteselsil sorumluluğun bulunduğu ve belirlenen tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olmasının; ayrıca olay tarihi 27.06.2011 olmasına rağmen 27.06.2001 olarak gösterilmesinin doğru olmadığı-
Somut uyuşmazlıkta davacılar adına dava takip yetkisi bulunan Sendika vekilince, aynı dava dilekçesiyle sendika üyesi bir kısım işçinin ücretlerinin eksik ödendiği ileri sürülerek fark ücret alacaklarının işçilere ödenmesinin talep edildiği- Yukarıda yapılan açıklamalara göre eldeki dava; topluluk davası ya da toplu iş sözleşmesinin yorumu davası olmayıp üyesi işçilerce dava takip yetkisi verilen Sendikanın bu işçiler adına açmış olduğu ve yasal dayanağını 4857 sayılı İş Kanunu'nun oluşturduğu bir alacak davası olduğu; dolayısıyla davacı sayısınca dava bulunduğu-
Borçlu şirkete, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ prosedürüne uyulmadan ve borçlu şirketin mersis/ ticaret sicil adresine ilişkin araştırma yapılmadan, gönderilen satış ilanı tebligatının usulsüz olduğu, muhammen bedelin üzerinde satış olması halinde dahi bu hususun fesih sebebi olarak nazara alınması gerektiği-
İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince de tespit edildiği üzere, davacının, taşınmazda lehine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılan kişi olup, İİK'nın değişik 134. maddesindeki satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerden olduğu ve davanın nispi harca ve teminata tabi bulunduğu tartışmasız ise de; İlk Derece Mahkemesinin harç yatırılmasına ilişkin "... nispi harcın yarısı ............... TL ve ihale bedelinin % 5’ine tekabül eden ..................... TL teminatı yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine, yatırılmaması halinde açılan davanın HMK 114/1-ğ ve 114/2 maddeleri gereği usulden reddine karar verileceğinin ihtarına (ihtarat yapıldı)" şeklindeki ara kararının 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesine uygun olmadığı, mahkemece davacıya Harçlar Kanunu'nun 30. maddesine uygun şekilde nispi harcın yarısının yatırılması için “gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, aksi taktirde dosyanın işlemden kaldırılacağının ihtarına” şeklinde ara karar oluşturulması ve akabinde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak karar verilmesi gerekirken nispi harç yatırılmamasını HMK'nın 114. maddesinde düzenlenen dava şartı olarak niteleyerek sonuca gidilmesinin ve bunun Bölge Adliye Mahkemesince de benimsenmesinin hatalı olduğu-
