Yargılama sırasında dava konusu taşınmazlarının değerinin belirlenmesi üzerine davacı vekili tarafından bu miktar üzerinden harç tamamlanmış, davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği belirtilen tarihten itibaren aylık 60.000,00 TL olmak üzere dava tarihinden sonrasını kapsayacak şekilde toplamda seksen ay üzerinden ecrimisil talebinde bulunulduğu, bu durumda davacının dava tarihinden sonraki dönem içinde kalan ecrimisil talebi erken açılan dava niteliğinde olup, dava tarihinden sonraki döneme ilişkin ecrimisil talebinde bulunmasında hukuki yararının bulunmadığı- Davacının sözleşmenin feshedildiğini belirttiği tarihten dava tarihine kadar geçen süre içerisinde ecrimisil talebinde bulunmasında hukuki yararı olduğunun kabulü ile bu dönem içerisinde kalan ecrimisil talebi hakkında verilen red kararı nedeniyle davalı yararına nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi, davacının dava tarihinden sonraki dönemi kapsayan ecrimisil talebi hakkında ise karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekâlet ücreti tayini gerektiği- Reddedilen ecrimisil talebi yönünden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Uğranıldığı iddia olunan banka zararının tahsili isteminde yetkili mahkeme (İş Mahkemeleri Kanunu m. 5, 15; HMK 7, 16)- İş Mahkemeleri Kanunu m. 5'deki seçimlik hak gereği, davacının davasını ister "dava olunanın ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde", isterse "işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili olan mahkemede" açabileceği- Davalının birden fazla olması hâlinde, dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin bulunması halinde davaya o yer mahkemesinde bakılacağı, ancak söz konusu ortak yetkili mahkemenin iş mahkemesinin yetkisinin tespitinde uygulanma kabiliyeti bulunmadığı, 5. maddedeki yetki kurallarının HMKdaki yetki kurallarına göre özel nitelikte hükümler olduğu- "İş Mahkemeleri Kanunu m. 5'de birden fazla davalının bulunması hâlinde yetkili mahkemenin düzenlenmediği, İş Mahkemeleri Kanunu'nda bu konuda hüküm bulunmadığından uygulanması gereken HMK 7 gereğince davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin yetkisinin kesin olduğundan, davalılar yönünden ortak yetkili mahkemenin tespitine ilişkin direnme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Her ne kadar mahkemece, ............ tarihli tensip zaptının 19. bendinde nispi harç ile ilgili olarak bir sonraki duruşma gününe kadar yasaya uygun şekilde süre verilmiş ve harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılacağı ve devamında davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine yönelik usulüne uygun ihtar yapılmış ise de harcın yatırılmaması halinde davanın “dava şartı yokluğundan usulden reddi ile şikayetçi aleyhine para cezasına” hükmedilmesinin isabetsiz olduğu, mahkemece yapılması gerekenin harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar vermek olduğu- Mahkemece harcın yatırılması halinde İİK'nın değişik 134. maddesi uyarınca ihale bedelinin %5'i oranında teminat yatırtılması gerektiğinin de gözden kaçırılmaması gerekeceği-
Belirsiz alacak davası açılamayacağı gerekçesi ile davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddi üzerine, daha önce müzakere edilen ve anlaşma sağlanamayan alacaklar bakımından yeniden arabuluculuğa başvurulmasını zorunlu kılmak, hem arabuluculuğun amacına aykırıdır hem de mahkemeye erişim hakkını zedeleyeceğinden başvurunun hukuki sonuçları bakımından ilk başvurunun esas alınması gerektiği- Davadan önce var olan arabuluculuk son tutanağı ile yeniden dava açılabileceği- Daha önce arabuluculuk faaliyetine konu edilen asıl alacakların işlemiş faizinin talep edilmiş olmasının kabul şeklini etkilemeyeceği yani asıl alacaklar bakımından gerçekleştirilen arabuluculuğun bu alacaklara ilişkin işlemiş faizini de kapsadığını kabul edilmesi gerektiği- Asıl alacak bakımından arabuluculuk dava şartının gerçekleşmesi hâlinde, bu alacağa bağlı işlemiş faiz bakımından da dava şartı gerçekleşmiş sayılacağı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında, takibe konu alacağın takip tarihi itibarıyla muaccel olduğunun kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre geçerli bir icra takibi bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği-
Taşınmazın maliki olmayan, takibin ve ihalenin tarafı olmadığı anlaşılan şikayetçinin İİK'nın 7343 sayılı kanunun 27. maddesi ile değişik 134/3. maddesinde belirtilen kişilerden olmadığı, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerinin de kabulünde olup, açılan davanın nispi harca tabi olduğu ve teminat gerektirdiği, bu nedenle, Mahkemece, kanunda belirtilen istisnai kişiler dışında kaldığı anlaşılan şikayetçiye öncelikle nispi harç ve akabinde ihale bedelinin %5'i oranında teminat yatırtılmadan yargılama yapılmasının ve bu hususun Bölge Adliye Mahkemesince gözden kaçırılmasının hatalı olduğu-
İhale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise, malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği- Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olduğundan, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması halinde, her zaman "zarar unsurunun oluşmadığını" göstermeyeceği ve "malın gerçek değerini bulduğu" anlamında yorumlanamayacağı-
Mükerrer takibin iptali talebinin (derdestlik iddiasının) icra mahkemesine (süresiz) şikayet yolu ile yapılabileceği (Yargıtay 12.HD'nde görüş değişikliği)-
Takip dosyasının incelenmesinde; alacaklı banka tarafından, kredi sözleşmesinin asıl borçlusu ............Tarım Ürünleri San. ve Tic. AŞ ile ipotekli taşınmazların malikleri aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibine başlandığı, şikayetçilerin kredi sözleşmesinin asıl borçlusu olmayıp, sadece asıl borçlu lehine taşınmazlarını ipotek veren taşınmaz maliki olarak takipte yer aldıklarının, şikayete konu ipotekli taşınmazların malikinin şikayetçilerden ........... olduğunun görüldüğü, buna göre, Bölge Adliye Mahkemesince şikayetçi ..........Tüketim Ürünleri Pazarlama Dağıtım ve Ticaret A.Ş.’nin şikayette aktif husumet ehliyeti bulunmadığından anılan şikayetçi yönünden istemin aktif husumet yokluğundan reddi ile şikayet tarihinde uygulanan İİK'nın 134/2. maddesine göre işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi nedeniyle şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde tüm şikayetçiler yönünden ihale bedeli üzerinden para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Adı geçen banka alacağını .............. Noterliği'nin ............ tarih ve ................ yevmiye numaralı devir sözleşmesi ile ....................’ye devir ve temlik ettiği, şikayet tarihinde takip alacaklısı olmadığı sabit olup tarafına husumet yöneltilemeyeceği gibi aleyhine vekalet ücreti takdir edilmesinin ve yargılama giderlerine mahkum edilmesinin doğru olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesince karar başlığında birden fazla davalıya yer verilmesine rağmen hüküm fıkrasında yargılama giderleri ve vekalet ücretinin “davalıdan” alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar verilerek bu giderlerin kimin hakkında takdir edildiği hususunda infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının HMK'nın 297/2.maddesine aykırı olduğu-