Asıl dava ve birleşen dava tarihinin hatalı gösterilmesi veya hiç yazılmamasının mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olduğu esasa etkili olmadığından ayrıca bozma nedeni yapılmayacağı- Yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmadığı- Taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan T.lu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılmasının olanaklı olmadığı ve bu hususun usul ekonomisi ilkesine de uygun düşeceği-
Mahkemece, İİK'nın 7343 sayılı kanunun 27. maddesi ile değişik 134/3. maddesinde belirtilen istisnai kişiler dışında kaldığı anlaşılan davacıya öncelikle Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki usul uygulanarak nispi harç ve harç yatırılırsa akabinde HMK'nın dava şartlarına ilişkin 114. maddesi uygulanarak ihale bedelinin %5'i oranında teminat yatırtılmadan yargılama yapılması ve yasada yeri olmadığı halde " İİK'nın 134/4 gereğince ihalenin feshi talebinin yapılmamış sayılmasına" şeklinde karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince Harçlar Kanunundaki açık düzenlemeye aykırı ve yasal olmayan gerekçelerle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hatalı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği-
İhale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği- Tebliğ evrakının bir nüshasının adresin kapısına asıldığına dair bir şerh tebliğ mazbatasında yer almadığından, tebliğ işleminin Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine aykırı ve usulsüz olduğu- Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması ya da usulüne uygun tebliğ edilmemesinin başlı başına ihalenin feshi nedeni olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince, kredi sözleşmesinin asıl borçlusu olmayıp, sadece asıl borçlu lehine .......... numaralı taşınmazını ipotek veren taşınmaz maliki şikayetçi .........’ın dava konusu taşınmazlar yönünden şikayette aktif husumet ehliyeti bulunmadığından istemin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte işin esasına girilmediğinden şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde anılan taşınmazların ihale bedelleri toplamı üzerinden para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Kanunda belirtilen istisnai taraflar dışında kaldığı anlaşılan davacıya nispi harç ve akabinde ihale bedelinin %5'i oranında teminat yatırtılmadan yargılama yapılmasının hatalı olduğu-
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 17.4.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun’un 52. maddesi ile değişik 88. maddesinin 19. fıkrası uyarınca ise, Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurum'un alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili olduğu- 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesi, 6183 sayılı Kanun’un 99. maddesine göre daha özel bir düzenleme olup, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinin 16. fıkrası uyarınca prim ve diğer alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Kanun uyarınca yaptığı icra takipleri nedeniyle gerçekleştirilen taşınmaz ihalelerinin feshine ilişkin şikayetler hakkında da aynı maddenin 19. fıkrası hükmünün uygulanması gerekeceği- Uyuşmazlığın çözümünde, alacaklı biriminin (Kurtköy Sosyal Güvenlik Merkezi) bulunduğu yer iş mahkemesi olan İstanbul Anadolu İş Mahkemesi görevli ve yetkili olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince, icra mahkemesinin talep hakkında karar verme görevi bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin şikayetin esastan reddine dair kararının ortadan kaldırılarak, HMK'nın 353/1-a-3. maddesi gereğince, icra mahkemesinin görevsizliğine, HMK’nın 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesini müteakip 2 hafta içerisinde talepte bulunulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Uğranıldığı iddia olunan banka zararının tahsili isteminde yetkili mahkeme (İş Mahkemeleri Kanunu m. 5, 15; HMK 7, 16)- İş Mahkemeleri Kanunu m. 5'deki seçimlik hak gereği, davacının davasını ister "dava olunanın ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde", isterse "işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili olan mahkemede" açabileceği- Davalının birden fazla olması hâlinde, dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin bulunması halinde davaya o yer mahkemesinde bakılacağı, ancak söz konusu ortak yetkili mahkemenin iş mahkemesinin yetkisinin tespitinde uygulanma kabiliyeti bulunmadığı, 5. maddedeki yetki kurallarının HMKdaki yetki kurallarına göre özel nitelikte hükümler olduğu- "İş Mahkemeleri Kanunu m. 5'de birden fazla davalının bulunması hâlinde yetkili mahkemenin düzenlenmediği, İş Mahkemeleri Kanunu'nda bu konuda hüküm bulunmadığından uygulanması gereken HMK 7 gereğince davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin yetkisinin kesin olduğundan, davalılar yönünden ortak yetkili mahkemenin tespitine ilişkin direnme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Yargılama sırasında dava konusu taşınmazlarının değerinin belirlenmesi üzerine davacı vekili tarafından bu miktar üzerinden harç tamamlanmış, davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği belirtilen tarihten itibaren aylık 60.000,00 TL olmak üzere dava tarihinden sonrasını kapsayacak şekilde toplamda seksen ay üzerinden ecrimisil talebinde bulunulduğu, bu durumda davacının dava tarihinden sonraki dönem içinde kalan ecrimisil talebi erken açılan dava niteliğinde olup, dava tarihinden sonraki döneme ilişkin ecrimisil talebinde bulunmasında hukuki yararının bulunmadığı- Davacının sözleşmenin feshedildiğini belirttiği tarihten dava tarihine kadar geçen süre içerisinde ecrimisil talebinde bulunmasında hukuki yararı olduğunun kabulü ile bu dönem içerisinde kalan ecrimisil talebi hakkında verilen red kararı nedeniyle davalı yararına nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi, davacının dava tarihinden sonraki dönemi kapsayan ecrimisil talebi hakkında ise karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekâlet ücreti tayini gerektiği- Reddedilen ecrimisil talebi yönünden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Her ne kadar mahkemece, ............ tarihli tensip zaptının 19. bendinde nispi harç ile ilgili olarak bir sonraki duruşma gününe kadar yasaya uygun şekilde süre verilmiş ve harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılacağı ve devamında davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine yönelik usulüne uygun ihtar yapılmış ise de harcın yatırılmaması halinde davanın “dava şartı yokluğundan usulden reddi ile şikayetçi aleyhine para cezasına” hükmedilmesinin isabetsiz olduğu, mahkemece yapılması gerekenin harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar vermek olduğu- Mahkemece harcın yatırılması halinde İİK'nın değişik 134. maddesi uyarınca ihale bedelinin %5'i oranında teminat yatırtılması gerektiğinin de gözden kaçırılmaması gerekeceği-
Belirsiz alacak davası açılamayacağı gerekçesi ile davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddi üzerine, daha önce müzakere edilen ve anlaşma sağlanamayan alacaklar bakımından yeniden arabuluculuğa başvurulmasını zorunlu kılmak, hem arabuluculuğun amacına aykırıdır hem de mahkemeye erişim hakkını zedeleyeceğinden başvurunun hukuki sonuçları bakımından ilk başvurunun esas alınması gerektiği- Davadan önce var olan arabuluculuk son tutanağı ile yeniden dava açılabileceği- Daha önce arabuluculuk faaliyetine konu edilen asıl alacakların işlemiş faizinin talep edilmiş olmasının kabul şeklini etkilemeyeceği yani asıl alacaklar bakımından gerçekleştirilen arabuluculuğun bu alacaklara ilişkin işlemiş faizini de kapsadığını kabul edilmesi gerektiği- Asıl alacak bakımından arabuluculuk dava şartının gerçekleşmesi hâlinde, bu alacağa bağlı işlemiş faiz bakımından da dava şartı gerçekleşmiş sayılacağı-