Davacı vekili, müvekkilinin yayın tarihinde başsavcı vekili olduğunu, gazetenin 19.02.2007 tarihinde yayınlanan "savcıya rüşvet soruşturması” başlıklı haberin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ederek manevi tazminat istemiş ise de haberde geçen tümcelerin yayının yapıldığı andaki görünürdeki gerçeklik ilkesine uyduğu, davacının HSYK’na verdiği ifadesi, gazetecinin müştekiden aldığı bilgileri belirli bir ölçüde abartma unsuru içinde kamuoyunun bilgisine aktardığı, haberin toplumu ilgilendiren bir konu olduğu, bu nedenle kamu yararının da bulunduğu anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalının bazı gazetelerde yayınlanan açıklaması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı tarafından yaşadığı süreci anlatırken söylenen sözlerin kişisel yorum ve eleştiri niteliğinde olduğu, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı, bu nedenle davacının kişilik haklarını ihlal edici bir eyleminin bulunmadığı-
Yargıcın, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
Her bir davalının davacılara yönelik eylemi ayrı ayrı açıklanarak hangi davalı yönünden hangi eylem için ne kadar istemde bulunulduğu ve sorumlu tutulacak miktarların ayrı ayrı belirtildiği, her bir davalı yönünden tazminat istemi farklı olduğu halde her bir davacı için hüküm altına alınan tutarlardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Dava konusu olayda; basın özgürlüğü çerçevesinde kamu yararı gereğince hakkında devam eden davalar ve olaylar nedeni ile davacı eleştirilmiş olup, kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı-
Davacının haksız tahrikinin davalının eyleminin hukuka aykırı olmasını ortadan kaldırmayacağı, tazminat miktarının belirlenmesinde etkili olacağı-
Davalıların birden çok gazeteye yansıyan beyanlarına göre haber yaptıklarından, basın özgürlüğü çerçevesinde kamu yararı da esas alındığında, davalıların davacının kişilik haklarına saldırıda bulunmadığı- Ergenekon Davası'' olarak bilinen davada davacı ile ilgili olarak dava açıldığı, dosyadaki konuya ilişkin bölümlerin olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, Anayasa değişikliğinin halk oylamasına sunulması teklifini meclise sunan, bu teklifin komisyon ve genel kurul aşamasında yasalaşması için ve halkın "halk oylaması" sırasında "evet" oyu vermesi için çalışmalar yapan, kampanya yürüten, bu bağlamda açık hava konuşmaları, radyo ve televizyon programları ile halkı "evet" oyu kullanmaya çağıran iktidar partisinin milletvekili olduğu; bu nedenle davalının sözlerinin, direk olarak davacıya yönelik olduğunun kabulü gerekeceği-
Davaya konu açıklamaların, davacının sahibi olduğu gazetede yazılan yazılara cevap niteliğinde olduğu ve cevabın davacı yazıları ile eş değer içerikte olduğu, yazı bir bütün olarak incelendiğinde kişilik haklarına saldırının bulunmadığı ve eleştiri içerikli olduğu, bu nedenle de hukuka aykırılık bulunmadığı-