Boşanma davasında, mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıaların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği- Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunmanın genişletilemeyeceği, değiştirilemeyeceği- Davacı kadın dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakaları yönünden bir talepte bulunmamış, ön inceleme duruşmasında ise maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri olduğuna yönelik beyanda bulunmuş, ancak bu taleplere yönelik olarak açıklamasını sonraki dilekçesiyle yapmış olup davalı tarafın ise, bu taleplere muvafakat etmemiş olduğu görüldüğünden, bu taleplerin iddianın ve savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu- Davacı tarafından bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmadığından, davacının maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerektiği-
Yaklaşık 3 yıla yakın bir süreye ilişkin TİS artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında davacı işçiden beklenemeyeceği gibi, söz konusu alacakaların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi gerektiğinden ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin ve davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Şikayete konu sıra cetvelinde kendisine husumet yöneltilen borçluya pay ayrılmadığından, şikayetçinin adı geçen aleyhinde şikayette bulunmasında hukuki yararının bulunmadığı- Sıra cetveline karşı şikayette bulunulması halinde, mahkemenin takdir hakkını duruşma yapılarak kullanması gerektiği- Sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılar da yargılamaya dahil edilmesi ve onlar hakkında da hüküm kurulması gerektiği-
Mahkemece davacı 3. kişi tarafa takip borçlusunu davaya dahil etmesi için HMK. mad. 119 uyarınca tensibin tebliğinden itibaren 1 haftalık kesin süre verilmişse de, davacı tarafa verilen kesin süreye uyulmaması durumunda ''mevcut taraf ve delil durumuna göre yargılamanın sürdürüleceği" ihtaratı yapıldığı halde, süreye uymayan davacı taraf aleyhine ihtarata aykırı olarak davanın reddine kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalı tarafça, davacının da geldiği ön inceleme duruşmasında ilk kez sunulan cevap dilekçesinin deliller bölümünde takip dayanağı faturaların e-mail yoluyla kendilerine gönderildiği savunulup, cevabi ihtarname örneğinin eklendiği anlaşıldığından, mahkemece, davalı tarafça anılan aşamada inkâr kapsamında dayanılan ve bildirilen deliller toplanıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının imza inkârına dayanarak bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespitini istediği; davanın reddi üzerine temyiz itirazlarını içeren dilekçe ekinde, yargılama aşamasında sunmadığı ve davalı alacaklı hakkında tefecilikten açılmış davaya dair belgeleri sunmadığı; bu ceza davası sonunda tefeciliğe dair maddi vakıanın varlığı veya yokluğu netleşeceğinden, taraflar arasındaki borç ilişkisinin de kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşıp karşılaşmadığının belirginleşeceği; bu durumda mahkemece, belirtilen ceza dosyasının bekletici sorun yapılmasının HMK mad. 165 gereği olduğu; ceza davasının bekletici sorun yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Sıra cetvelini düzenleyen İcra Müdürlüğü'nün adı yazılmak suretiyle hasımsız olarak şikayette bulunulması isabetsiz olduğundan, sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklı ya da alacaklıların yargılamaya dahil edilmesiye hüküm kurulması gerekeceği, "şikayet"te hasım gösterilmemesi ya da eksik veya yanlış kişiye husumet tevcih edilmesinin talebin reddini gerektirmeyeceği-
Dava dilekçesinin sonuç kısmında, ayrımcılık ve mobbing’den kaynaklanan manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ve 100 TL ayrımcılık tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili talep edilmiş olup, davacı vekilinin, müvekkilinin bu alacaklara yönelik talebinin manevi tazminat olduğunu açıkça ifade etmiş olduğu, davacı vekili, yargılamanın devamı sırasında da sözkonusu bu beyanını değiştirmemiş, ıslah dilekçesinde dahi, ayrımcılık tazminatı talebinin yükselterek ıslah ettiklerini belirterek, tazminatın niteliğini bir kez daha vurgulamış olduğundan, dava dilekçesi içeriğine göre tazminatın, "kötüniyet tazminatı olarak nitelendirilmediği, talebin "manevi tazminat talebi" olduğunun kabulü gerektiği-
Dava dilekçesine eklenen vekaletnamede davacı asilin adresi ve T.C. kimlik numarasına yer verilmiş olup, HMK'nın 119/1-b maddesindeki bilgilere ulaşılabilmesinin mümkün olduğundan, mahkemece, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerektiği-
Vekâletnamenin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin davada, davalı olabilecek kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığının değil, ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu- Mahkemece, HMK. mad. 119/b-2 uyarınca, davalı olabilecek tüm kişilerin kesin süre içerisinde tespit edilip bildirilmediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-