HMK.'nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde "sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller" gibi ibarelerin bulunması halinde, tarafların yemin deliline başvurmuş sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa "yemin teklifinde bulunma hakkı"nı hatırlatamayacağı-
Davacı dava dilekçesinde, yargılama sırasında ve temyizinde davasını muris muvazaası hukuksal nedenine dayandırdığını açıklamış olduğundan, 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının davada uygulama yerinin bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
1 Mayıs gününün resmi tatil olduğu, verilen bir haftalık kesin sürenin son günün 1 Mayıs olması halinde, uyaptan e-imzalı olarak gönderilen açıklama dilekçesinin tatil sonrası mesai günü olan2 Mayıs tarihinde mahkeme tarafından havale edildiği anlaşıldığına göre, mahkemece kesin sürenin sonuçlarına uymamazlık nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava dilekçesinden davaya konu taşınmazın hangi parsel olduğu anlaşılmadığından, davacı taraf da ihtarata rağmen dava dilekçesine açıklık getirmediğinden mahkemece, çekişmeli parsel yönünden HMK'nın 119.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
TC. Anayasasının benimsediği yargılamanın aleniyeti ilkesi gereğince yargılamanın açık olarak yapılıp yargılamanın sonunda verilen kararın da açıkça belirtilmesi gerektiği, HMK'nun 298/2. maddesi gereğince, sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerektiği, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma nedeni olacağı içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Dava konusu ve talep sonucu dava dilekçesinde ve mahkemece verilen kesin süreden sonra sunulan dilekçede açıklandığına ve Mahkemece de tensip tutanağının 2 nolu bendinde “H.M.K 119.maddesindeki şartları taşıdığından dava dilekçesinin kabulüne” karar verildiğine göre, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Islah dilekçesi ile açılan davadaki taleplerin yanında dava dilekçesinde dile getirilmeyen bir alacak kaleminin de hükme bağlanması istenilmiş olmakla, ihbar tazminatına ilişkin bu yeni istemin HMK. mad 119 vd. 'de düzenlenen dava açma prosedürüne ilişkin usulü şartları taşımaması nedeniyle ek dava olarak da değerlendirilmesinin mümkün olmadığı-
Paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkin davada, davacının talebi 2010 yılı ürün bedeli üzerinden 1 yıllık ecrimisil olduğu halde, davacının miras payı gözetilmeksizin 5 yıl için hesaplanan ecrimisilin hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Davacı dava dilekçesinde herhangi bir delile dayanmadığından, dayanılmayan delilin bildirilmesi için ön inceleme aşamasında verilen süre sonuç doğurmayacağı ve davacının süresinde bildirmediği tanıklarının beyanları kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı-
Manevi tazminat davası belirsiz alacak davası olarak açılamazsa da, davayı açarken "belirsiz alacak davası" olarak açtığın belirten davacı vekilinin, eş için 15.000, çocuklar için 10.000'er TL  manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açtığı ve bu miktar üzerinden dava peşin harcını yatırdığı anlaşıldığından, davacılar vekilinin talebini yargılama aşamasında artırmasının mümkün olmayacağı ancak eldeki eda davasında mahkemenin davacılar vekilinin talep ettiği miktarlar yönünden yargılama yapılmasının mümkün olduğu-