Davacı vekili dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminata ilişkin faiz talebinde bulunsa da duruşmada mahkemece taraf vekillerine esasa dair beyanlarını sunmaları için mehil verildiğinde davacı vekilinin esasa dair beyanlarını sunmuş olduğu dava dilekçesinde talep etmediği olay tarihinden itibaren yasal faiz istemini belirttiğinde davalı yanın esasa dair beyanlarını sunmuş olduğu dilekçesi ile davacının faiz talebine süresinde açıkça itirazda bulunmadığı gibi karar duruşmasında da herhangi bir itirazda bulunmadığından, iddianın genişletilmesine zımnen muvafakat ettiği; bu sebeple mahkemece faiz talebine yönelik karar verilmemiş olması karşısında tüm tazminat miktarı yönünden olay tarihinden itibaren faize hükmetmedilmesi gerektiği-
Davalı 3. kişi bakımından tebligatın Tebligat Kanunu 21. maddesine göre yapılması için gerekli bilgiler UYAP sisteminde bulunmakta olup, takip borçlusunun davalının eşi olduğu, bu kişinin T.C Kimlik numarasının da aile nüfus kayıt örneği nazara alınarak UYAP sisteminden tespiti mümkün olup, bu tespit yapıldıktan sonra takip borçlusuna da dava dilekçesinin tebliği ile bu şekilde taraf teşkilinin yapılmasının da mümkün olduğu, ayrıca ifade etmek gerekir ki, mahkemece, celsede tesis edilen ara karar gereğince saptanan eksiklikleri tamamlaması için davacıya kesin süre verilmişse de verilen kesin sürenin sonuçları hatırlatılmamış, uygulanacak yaptırım da belirtilmediğinden, bu yönden de verilen sürenin usule uygun olduğundan bahsedilemeyeceği-
TC. Anayasasının benimsediği yargılamanın aleniyeti ilkesi gereğince yargılamanın açık olarak yapılıp yargılamanın sonunda verilen kararın da açıkça belirtilmesi gerektiği, HMK'nun 298/2. maddesi gereğince, sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerektiği, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma nedeni olacağı içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Mahkemece; başvuru dilekçesinde gösterilmemeleri nedeniyle, alacaklı ile ihale alıcısının davaya dahil edilmesi için kesin süre verilerek, bu eksikliğin tamamlanmadığı gerekçesi ile davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği, ancak, borçlunun başvurusunun, şikayet niteliğinde olan ihalenin feshi talebine ilişkin olduğu, HMK'nun 119. maddesinin eldeki şikayette uygulanma yeri bulunmadığı gibi, başvuru dilekçesinde eksik olan hususların icra dosyasında mevcut olduğu da görüldüğünden, mahkemece, ihale alıcısının ve alacaklının icra dosyasında mevcut adreslerine tebligat çıkartılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
1086 sayılı HUMK zamanında açılan tasarrufun iptali davasında, bozma ilamına uyulup bozmadan sonraki aşamada, sadece HMK’nun 324 maddesi uyarınca "delil avansı istenebileceği", gider avansı istenmesinin yerinde olmadığı- Ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının açıklanmamasının hatalı olduğu- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği- Soyut kesin süre verilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
HMK.'nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde "sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller" gibi ibarelerin bulunması halinde, tarafların yemin deliline başvurmuş sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa "yemin teklifinde bulunma hakkı"nı hatırlatamayacağı-
Davacı dava dilekçesinde, yargılama sırasında ve temyizinde davasını muris muvazaası hukuksal nedenine dayandırdığını açıklamış olduğundan, 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının davada uygulama yerinin bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
1 Mayıs gününün resmi tatil olduğu, verilen bir haftalık kesin sürenin son günün 1 Mayıs olması halinde, uyaptan e-imzalı olarak gönderilen açıklama dilekçesinin tatil sonrası mesai günü olan2 Mayıs tarihinde mahkeme tarafından havale edildiği anlaşıldığına göre, mahkemece kesin sürenin sonuçlarına uymamazlık nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava dilekçesinden davaya konu taşınmazın hangi parsel olduğu anlaşılmadığından, davacı taraf da ihtarata rağmen dava dilekçesine açıklık getirmediğinden mahkemece, çekişmeli parsel yönünden HMK'nın 119.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-