Dava dilekçesinden davaya konu taşınmazın hangi parsel olduğu anlaşılmadığından, davacı taraf da ihtarata rağmen dava dilekçesine açıklık getirmediğinden mahkemece, çekişmeli parsel yönünden HMK'nın 119.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
TC. Anayasasının benimsediği yargılamanın aleniyeti ilkesi gereğince yargılamanın açık olarak yapılıp yargılamanın sonunda verilen kararın da açıkça belirtilmesi gerektiği, HMK'nun 298/2. maddesi gereğince, sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerektiği, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma nedeni olacağı içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Dava konusu ve talep sonucu dava dilekçesinde ve mahkemece verilen kesin süreden sonra sunulan dilekçede açıklandığına ve Mahkemece de tensip tutanağının 2 nolu bendinde “H.M.K 119.maddesindeki şartları taşıdığından dava dilekçesinin kabulüne” karar verildiğine göre, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Islah dilekçesi ile açılan davadaki taleplerin yanında dava dilekçesinde dile getirilmeyen bir alacak kaleminin de hükme bağlanması istenilmiş olmakla, ihbar tazminatına ilişkin bu yeni istemin HMK. mad 119 vd. 'de düzenlenen dava açma prosedürüne ilişkin usulü şartları taşımaması nedeniyle ek dava olarak da değerlendirilmesinin mümkün olmadığı-
Paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkin davada, davacının talebi 2010 yılı ürün bedeli üzerinden 1 yıllık ecrimisil olduğu halde, davacının miras payı gözetilmeksizin 5 yıl için hesaplanan ecrimisilin hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Davacı dava dilekçesinde herhangi bir delile dayanmadığından, dayanılmayan delilin bildirilmesi için ön inceleme aşamasında verilen süre sonuç doğurmayacağı ve davacının süresinde bildirmediği tanıklarının beyanları kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı-
Manevi tazminat davası belirsiz alacak davası olarak açılamazsa da, davayı açarken "belirsiz alacak davası" olarak açtığın belirten davacı vekilinin, eş için 15.000, çocuklar için 10.000'er TL  manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açtığı ve bu miktar üzerinden dava peşin harcını yatırdığı anlaşıldığından, davacılar vekilinin talebini yargılama aşamasında artırmasının mümkün olmayacağı ancak eldeki eda davasında mahkemenin davacılar vekilinin talep ettiği miktarlar yönünden yargılama yapılmasının mümkün olduğu-
Cevap dilekçesinde bildirilmeyen "yemin deliline" -sonradan delil gösterilebilmesi için HMK. mad.145 'de belirtilen istisnai hallerin mevcudiyetinin de ileri sürülmediği göz önünde bulundurularak- ön inceleme aşamasından sonra yapılan üçüncü duruşmada dayanılmasının mümkün olmadığı-
Davacı kadın dava dilekçesinde boşanma sebebi olarak ileri sürdüğü vakıaları bildirdikten sonra bu vakıaları hangi delille ispatlayacağını belirtmemiş ve dava dilekçesinde tanık deliline dayanmamış olduğu anlaşıldığından, dayanılmayan delilin bildirilmesi için ön inceleme aşamasında verilen sürenin sonuç doğurmayacağı; davacının süresinde bildirmediği tanıklarının beyanları kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı-
Mahkemece davalıların tebligata yarar açık adreslerinin re'sen usulünce araştırılarak tespiti ile davalılara dava dilekçesinin tebliği ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken HMK 119/2 maddesi hükmünün yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-