Davacı davasını yanlış kuruluşa yöneltmekle hasımda değil temsilcide yanıldığından, mahkemece bu hususlar üzerinde durularak, davacıya davayı gerçek hasma yöneltip, dava dilekçesinin tebliği için mehil verilmesi gerekeceği-
Ödünç verildiği iddia edilen paranın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin açılan davada, davalı tarafça .. TL'nin alındığı kabul edilmekle birlikte, bu paranın, davacının iddia ettiği gibi ödünç olarak alınmadığı, davacı şirkete ön ve avan proje hizmeti verildiği, bu hizmetin karşılığı olarak bu bedelin alındığı savunulduğundan, niteliği itibariyle vasıflı (gerekçeli) ikrarın söz konusu olduğu, paranın ödünç olarak verildiğini ispat yükümlülüğü davacı tarafta olup mahkemece de isabetli olarak ispat yükü davacıya yükletildiği- Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, BK. mad. 457(TBK. mad. 555) ve ardından gelen maddelerde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe, bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karinenin mevcut olduğu, bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havalecinin (muhil), bu idiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu- Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi" başlıklı HMK'nın 194. maddesi ile, tarafların, hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtilmesi zorunluluğu, yani somutlaştırma yükü getirildiği, bu yükümlülük gereği HMK'nın 119/1-f maddesi uyarınca davacının iddia ettiği herbir vakıanın hangi delille ispat edileceğini dava dilekçesinde açıkça belirtmesi esasının düzenlendiği, bu bendin, dava dilekçesindeki eksikliğin tamamlanması için süre verilen hallerden sayılmadığı, 140/5. madde hükmünün de aynı yönde düzenleme içerdiği, ''sonradan delil gösterilmesi'' başlıklı 145. madde hükmünün hakime takdir hakkı verdiği, sonradan gösterilen delili nazara alma zorunluluğu yüklemediği, ne var ki davanın bu düzenlemeleri içeren 6100 sayılı HMK'nın yürürlük tarihinden önce açılmış olduğu ve ispat yükü kendisine düşen davacı tarafın dava dilekçesinde ve delil listesinde, ''her türlü hukuki delil '' ve '' diğer yasal kanıtlar' '' demek suretiyle yemin deliline dayanmış olduğu da gözetilerek, yemin teklif etme hakkının hatırlatılması, HMK'nın 232. ve 229. maddeleri hükümleri de gözetilerek oluşacak uygun sonuca göre bir hüküm kurulması gerektiği-
Davacı tarafından dava dilekçesinin ve cevaba cevap dilekçesinin “deliller” kısmında açıkça yemin deliline dayanıldığı belirtilmeyip, “her türlü yasal delil” denilmekle yetinilmiş olması, HMK'nın sair hükümleri uyarınca davacının yemin deliline dayandığını kabule imkan bulunmadığı gibi, mahkemece davacıya yemin teklif hakkının hatırlatılması da doğru olmadığı- Davacının akdî ilişkiyi ispatı gerekirken davalının sunduğu sözleşme, hakediş ve pursantaj belgelerinden davacı ile davalı arasında akdî ilişki bulunmayıp, akdî ilişkinin Kamu İhale Kanunu'na göre yapılan ihale sonucunda davalı ile dava dışı yüklenici şirket arasında kurulduğu kanıtlandığından, akdî ilişkinin varlığına yönelik olarak davacının yemin teklif etmesi ve davalının yemini eda etmesi gereksiz bir usuli işlem olduğu-
HMK.'nun gerek 115 ve gerekse 119. maddelerde verilen kesin sürenin bir haftalık süre olduğu, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağı; davacı tarafından mahkemeye verilen yazının usulüne uygun dava dilekçesi niteliğinde olmadığı, yasada belirtilen hususları içermediği gibi hakim tarafından davacıya eksikliklerin tamamlanması için kesin süre de verilmediği anlaşılmasına rağmen gerçekleşen bu durum karşısında mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmadan ve davacıya eksikliklerin tamamlanması için kesin süre verilmeden davanın kabulüne karar verilemeyeceği - TMK.'nun 309.maddesi uyarınca, "evlat edinmede küçüğün ana ve babasının rızasının gerektiği"-
HMK.nın 119. maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar sayılmış ve bu maddenin (f) fıkrasında iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” hususunun dava dilekçesinde bulunması gereken hususların arasında olduğunun açıkça belirtildiği, bu durumda yemin deliline dayanılabilmesi için bunun dava dilekçesinde açıkça belirtilmiş olmasının gerekeceği, oysa dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmadığı, 6100 sayılı HMK'nun 119/f maddesinin açık hükmü karşısında dava dilekçesindeki “vs delil” ibaresinin yemin delilini de kapsadığı kabul edilemeyeceği-
Dava dilekçesine ekli vekaletnamede davacı asilin adresi belirtilmiş, yine mahkemece düzenlenen tensip tutanağı başlığında da davacının vekaletnamede belirtilen bu adresine yer verilmiş olup, artık bu durumda HMK 119/b maddesinde belirtildiği üzere dava dilekçesinde davacının adresinin bildirilmediğinden bahsetmenin dava ve usul ekonomisi kuralına uygun düşmeyeceği-
Davalı borca itiraz ile birlikte icra dairesinin yetkisine de itiraz ettiğinden, mahkemece taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı araştırılarak icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılıp yapılmadığının tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Birinci fıkranın a,d, e, f, g bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hakimin davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre vereceği, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılması gerekeceği-
6100 sayılı HMK’nun 119/1. maddesi uyarınca dava dilekçesinde gösterilmesi zorunlu olan tarafların ad ve adreslerinin bildirilmesinde yapılan kimi yanlışlıklar, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddi sonucunu doğurmamakta, oluşan hataların giderilmesinin bazı durumlarda mümkün olabildiği, yönetmelik hükümleri gereğince Okul Aile Birliğine özel hukuk alanında hukuki işlem, kiralama sözleşmesi yapma yetkisi verildiğinden, davalı Okul Aile Birliği'nin tüzel kişiliği bulunmadığından davada taraf olarak gösterilemeyeceği, ancak Okul Aile Birliğine yönelik davanın Milli Eğitim Bakanlığı taraf gösterilmek suretiyle açılması gerekeceği-
Davacı vekili tarafından davalının adresi ihtarın tebliğinden önce dosyaya bildirilmiş olduğundan, mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-