Dava dilekçesinde davalıların ad, soyadı ve maliki oldukları aracın plaka numaralarının bildirildiği; fakat açık adreslerinin bildirilmediği, mevcut bilgilerden istifade edilerek davalıların adreslerinin tespit edilip usuli eksikliklerin tamamlanması ve taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıaların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği-
Mahkemece davalının adres ve kimlik araştırması yapılarak adresinin tespit edilmesi, adresinin tespit edilememesi halinde ise, 6099 sayılı Yasa ile değiştirilen 7201 sayılı 21. ve 28. maddeleri dikkate alınarak taraf teşkilinin sağlanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, gerekli araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı vekiline hitaben düzenlenen muhtırada, dava dilekçesinde davalılardan birinin adresi bulunmadığından, "adres ve kimlik bilgilerinin gönderilmesi" hususu bildirilmişse de, kanuni süre içinde muhtıra gereği yerine getirilmediği takdirde "davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği" yönünde ihtar sonucununa yer verilmediğinden, ihtar (muhtıra) içeriğinin usulüne uygun düzenlenmediği- İhtiyari dava arkadaşlığında; yargılama safhası ortak olmakla birlikte, her dava arkadaşının davasının diğerlerinden bağımsız olduğu, yani, dava arkadaşı sayısı kadar dava bulunduğu- Tüm davalılar yönünden bir ayrım yapılmaksızın, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu, diğer davalı yönünden davaya devam edilmesi gerektiği-
Davacı kadın dava dilekçesinde "tanık" ibaresini kullanmayarak, böylelikle tanık deliline dayanmadığına göre, dayanılmayan delilin bildirilmesi için ön inceleme aşamasında verilen sürenin de sonuç doğurmayacağı ve davacının süresinde bildirmediği tanıklarının beyanlarının kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı-
Tarafların dava dilekçesi veya cevap dilekçesi ile vakıalara ve tanık deliline dayanmaları halinde her bir tanığın ayrı ayrı hangi maddi vakıaya tanıklık ettiğini yazılı olarak bildirmemeleri durumunda her bir tanığın dayanılan bütün vakıalar hakkında beyanda bulunacağının kabulü gerektiği-
Davacı işçinin (somut olayda) bir kısım işçilik alacağının miktar ve değerini belirleyebilmesi için, elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması, bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve alacağının miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hâle geleceği bir durumla karşı karşıya olmadığından ve davacının hizmet süresi konusunda da taraflar arasında ihtilaf bulunmadığından, davacının iddia ettiği ücrete ve hizmet süresine göre kendisine ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını, kıdemine göre hak kazandığı ve varsa kullandığı yıllık izin süresine göre yıllık izin ücreti alacağını belirleyebilecek durumda olduğu ve bu durumda belirsiz alacak davası olarak açtığı davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu ve hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu" gerekçesiyle "direnme kararının onanması gerektiğine" dair görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Fazla çalışmanın ispatı noktasında sunulan iş yerine giriş çıkış saatlerini gösterir kayıtların da delil niteliğinde olduğu- Davacı işçinin iddia ettiği ücrete ve çalışma süresine göre kendisine ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatı alacakları ile ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarını belirleyebilecek durumda olduğu anlaşıldığından, davacının alacaklarını hesaplayabilmesi noktasında objektif veya subjektif imkânsızlıktan bahsedilemeyeceği ve bu durumda, talep edilen alacaklar belirlenebilir nitelikte olduğundan, "belirsiz alacak davası" olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması" gerektiğine ilişkin görüşün HGK çoğunuğunca benimsenmediği-
Davacı, dava konusu daireye düşen arsa payı belirlenerek tapu kaydının iptaline ve vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiş olup, mahkemece gerekçe kısmının son paragrafında; davacının tescil olmaz ise alacağa karar verilmesini istediğini, yapılan ödemenin HMK'nın 200. ve devamı maddelerine göre ispatlanamadığını, teklif edilen yemin üzerine davalıların oturumda parayı almadıklarına dair yemin ettiklerini belirterek, bu yönden de davanın reddine karar verildiği; davacının talebi tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup, alacak istemi olmadığından alacak hakkında hüküm kurulamayacağı-
Dava dilekçesinde davacı asilin TC kimlik numarasının bulunduğu, tebliğe yarar adresinin bu numara ile UYAP sistemi üzerinden tespit edilebilir olduğu ve ibraz edilen vekaletnamede de davacının açık adresinin yer aldığı- Açılmamış sayılma hükmüne ilişkin gerekçeli kararın mahkemece kendiliğinden davacı asile tebliğe çıkarılmış olduğu- Somut olayda dava şartı yokluğunun bulunmadığı halde,  "mahkemenin mernis adresine bakma yükümü bulunmadığı" v.b gerekçelerle karar verilmesinin hatalı olduğu-