Taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin ne zaman başlandığının belirlenmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan uzman bilirkişi kurulu raporlarıyla denetlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihinin duraksamaya yol açmayacak şekilde ayrı ayrı belirlenmesi, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olup hava fotoğraflarının dava tarihinden geriye doğru 20-25 yıl öncesine ait en az iki ayrı zamana ilişkin olmasının gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın 01.04.1971 tarihinde kesinleşen tapulama çalışmalarında "dağ" vasfıyla tescil harici bırakıldığının açıklandığı, kural olarak böyle bir yerin zilyetlikle kazanılabilmesi için diğer koşulların yanında emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi ve TMK.nun 713/1, Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki süreleri davasız ve aralıksız geçmesi suretiyle kazanılmasının mümkün olduğu-
Orman mühendisinin raporu kapsamına göre dava konusu yerin 1995 tarihli memleket haritası kapsamına göre o tarih itibariyle taşınmazın büyük bir bölümünün üzerinde herhangi bir bitki örtüsü olmayan açık alan olduğu, az bir kısmında ise zeytinlik bulunduğu dikkate alındığında ve ziraat mühendisinin raporuna göre dava konusu taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının 10-15 yaşlarında olduğu belirlenmesine göre davacının söz konusu yerdeki zilyetliğinin en erken 1990’lı yıllarda başladığının kabulünün gerekeceği, bir başka anlatımla, uzman bilirkişilerin raporları karşısında taktire delil niteliğindeki yerel bilirkişi ve tanık sözlerine itibar ederek yazılı şekilde kabul kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı Tapu Sicil Müdürlüğü’nü temsilen duruşmaya katılan Hazine vekili yararına vekalet ücreti taktir edildiğine göre ve asli müdahale söz konusu olmadığından feri müdahil lehine vekalet ücreti taktir edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davanın, TMK.nun 713/1. maddesi uyarınca tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin olduğu, kadastroda tescil harici bırakılan veya paftasında yol olarak gösterilen yerler için açılan tescil davalarında TMK.nun 713/3 maddesi uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilerinin yasal hasım olduğu-
Hazine vekili her ne kadar yargılama giderleri yönünden ayrıca hükmü temyiz etmiş ise de, dava konusu taşınmazın, kadastro yoluyla Hazine adına ham toprak niteliğiyle tapuda kayıtlı bulunan bir yer olduğu, dava açıldığı tarihte de Hazine adına tapuda kayıtlı bulunduğu, tapu iptali ve tescil davalarında davanın kural olarak, kayıt malikine yöneltilerek açılacağı, kayıt maliki Hazine olup, ona karşı dava açıldığına göre Hazine’nin harç hariç (492 s. HK.m. 13/j) diğer her türlü yargılama giderleri ile sorumlu bulunduğu, bu nedenle Hazine’nin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının yerinde görülmediği, taşınmazın dava tarihinden sonra nitelik değiştirmesinin ve mera olarak tahsis edilmesinin sonuca etkili bulunmadığı-
Dava konusu yerin tespit harici bırakıldıktan sonraki tarihlerde tarımsal amaçlı kullanılmadığı, toprak yapısının bozulmadığı, davacı tarafından dikilen en yaşlı olanı 40 adet çam ağacı ile birlikte daha küçük yaşta kavak ve çınar ağacı toplamı 410 adet ağacın mevcut olduğu, dosyada mevcut fotoğraflar incelendiğinde dava konusu yerin bitişiğinde mevcut ormanlık alan ile bir bütünlük oluşturduğu ve toprağın orman toprağı yapısını koruduğu ve eylemli zilyetlik ve tasarrufun somut olarak gerçekleşmediği anlaşılmakla mahkemece açıklanan yönler gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-